16.10.2013 İstanbul Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı ve EUROCHAMBRES Başkan Yardımcısı Rifat Hisarcıklıoğlu, "Türkiye ile AB arasındaki üyelik görüşmelerinin başarıyla sonuçlanması, tüm Avrupa kıtasının yararınadır. Geçmiş tecrübeler göstermiştir ki, genişleme herkes için 'kazan-kazan' sonucu doğuruyor" dedi.
HABER FOTOĞRAFLARINI İNDİRMEK İÇİN TIKLAYINIZ.
HABER VİDEOSU İÇİN TIKLAYINIZ
Haliç Kongre
Merkezi'nde düzenlenen EUROCHAMBRES (Avrupa Ticaret ve Sanayi Odaları Birliği)
Ekonomik Forumu'nda yaptığı konuşmada Hisarcıklıoğlu, Türkiye ve AB ilişkileri,
finansal kriz, Transatlantik anlaşması ve Türkiye'deki özel sektörün başarısı
hakkında değerlendirmelerde bulundu.
Hisarcıklıoğlu,
EUROCHAMBRES'ın Avrupa'da 45 ülkede 20 milyondan fazla üyesiyle 23 trilyon
dolarlık bir ekonomiyi temsil eden Avrupa'nın en büyük iş dünyası kuruluşu
olduğunu söyledi.
EUROCHAMBRES'ın
gündeminin, Avrupa ekonomisinin gündemini yansıttığına dikkati çeken
Hisarcıklıoğlu, şunları kaydetti: "Avrupa Birliği'nde, genel anlamda
ekonomik krizi geride bırakma yönünde olumlu yönde kıpırdanma yaşıyor. Yaklaşık
6 çeyrektir süren ekonomik küçülme, 2013 ikinci çeyreğinde son buldu. AB
ekonomisinin bir parçası olan Türkiye, Avrupa Birliği ekonomisindeki
gelişmelerden doğrudan etkileniyor. Türkiye Avrupa'nın 7. büyük tedarikçisi.
Avrupa pazarındaki payımız yüzde 2,7. Avrupa'nın ihracat pazarları arasındaysa
5. sıradayız. Avrupa'nın yaptığı ihracatta Türkiye'nin payı yüzde 4,7.
Dolayısıyla Avrupa ve Türkiye esasında aynı elmanın iki yarısı gibidir.
Birimizdeki sıkıntı diğerimizi de etkiliyor. Öte yandan birbirimizi olumlu
yönde de etkiliyoruz.
Özetle iş
dünyalarımız zaten ortak olmuş durumda. Rakamlar da gösteriyor ki Türkiye
Avrupa'ya yük olmaya değil, Avrupa'nın yükünü paylaşmaya adaydır. Avrupa'daki
tıkanmayı aşmanın yolu daha fazla entegrasyon ve daha fazla genişlemedir.
Türkiye ile AB arasındaki üyelik görüşmelerinin başarıyla sonuçlanması, tüm
Avrupa kıtasının yararınadır. Geçmiş tecrübeler göstermiştir ki, genişleme
herkes için 'kazan-kazan' sonucu doğuruyor. Ne yazık ki burada da sıkıntı var.
Avrupa ülkelerinin vatandaşlarının çoğu kendilerine güvenlerini kaybetmişler.
Sadece yüzde 30'u entegrasyonu savunur durumda. Avrupa iş dünyası olarak ilk
olarak bu konuya odaklanmalıyız. Tek ve ortak Avrupa pazarı olmanın
avantajlarını vurgulamalıyız."
- "Avrupa genelinde bankacılık
sistemi Kobilerin finansmanında yetersiz kalıyor"
Hisarcıklıoğlu,
küresel krizin, tüm dünyaya rekabet gücünü korumanın önemini gösterdiğini
belirterek, KOBİ'leri güçlendirecek adımlara ihtiyaç duyulduğunu kaydetti.
Küresel
ekonominin gelişimi için finansmana erişim sorununun ortadan kalkması
gerektiğine değinen Hisarcıklıoğlu, şunları söyledi:
"KOBİ'ler
sadece yurtiçi piyasaları hedefleyerek ayakta kalamazlar. Globalleşen KOBİ'lere
ihtiyaç var. AB projesi bu açıdan da önemli ve işe yarayan bir mekanizmadır.
Eskiden sadece büyük şirketler dış piyasalara açılabilirken, bugün daha küçük
şirketler de AB sayesine uluslararası iş yapar hale geliyor.
Avrupa'daki
Kobilerin çeşitli sıkıntıları var. Finansmana erişim Kobiler için hala
sıkıntılı. Kobilerin daha fazla inovasyona yönlendirilmesine ihtiyaç var.
Avrupa genelinde bankacılık sistemi Kobilerin finansmanında yetersiz kalıyor.
Öte yandan tek bir transatlantik pazarı kurulması çok önemli gelişmedir.
Yapılan ilk tahminler, böyle bir oluşumdan herkesin kazançlı çıkacağına işaret
ediyor. Avrupa'da iş dünyasının en büyük ve asli temsil örgütü olan
Eurochambers, AB ve ABD arasında müzakerelerde mutlaka aktif bir şekilde yer
almalı."
Türkiye
ekonomisinin özel sektör odaklı bir başarı hikayesine imza attığını söyleyen
Hisarcıklıoğlu, "Son 10 yılda ekonomimiz yılda ortalama yüzde 5 büyüdü.
Bunu özel sektör faaliyetleri ve yatırımları ile elde ettik. İhracat ve yatırım
hacmimiz 3 katıda çıktı. Reel sektörde 5 milyon kişiye yeni istihdam sağladık.
2009 küresel krizi de Türkiye'de reel ve mali sektörün dayanıklılığını ve
dinamik yapısı kanıtladı. OECD ülkeleri için kamudan doğrudan mali Yardım
sağlama gereği duymayan tek ülke olduk" ifadelerini kullandı.
-AB Bakanı Bağış: "Avrupa her geçen gün Türkiye'den
uzaklaşıyor"
Avrupa Birliği (AB) Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış da, Avrupa'nın her
geçen gün Türkiye'den uzaklaştığını belirterek, "Bakın sizler bir
genişleme yorgunluğundan bahsediyorsuruz. Biz ise artık bir dışlanma yorgunluğu
yaşar noktaya geldik" dedi.
Bağış, kutsal bir günde, bir
bayramda değerli konuklarını İstanbul'da ağırlamaktan duyduğu memnuniyeti dile
getirdi.
"Umarım Türkiye'nin AB ile
olan ilişkilerini kurban etmeye çalışanlara, kurban bayramında ortaya
koyduğumuz bu performans bir mesaj olur" diyen Bağış, Türkiye'nin, dış
ticaretinin neredeyse yarısını AB üyesi ülkelerle yaptığını ve küresel
sermayenin yaklaşık yüzde 80'ini AB üyesi ülkelerden çektiğini anlattı.
Bu süreçte AB kıpırdadığı zaman
Türkiye'nin uçtuğunu gördüklerini, bu yüzden AB ekonomisinin canlanmasının
Türkiye'nin çıkarlarını direkt ilgilendirdiğini belirten Bağış, AB'nin sadece
ekonomik bir proje olmadığını, insanlık tarihinin belki de en kapsamlı barış
projesi olduğunu vurguladı.
Tarihe bakıldığında AB üyesi
ülkeler arasındaki savaşların çok acımasız, kanlı, can kaybıyla sonuçlandığını
anlatan Bağış, zaman içerisinde AB şemsiyesi altında istikrar, huzur ve barışın
yakalandığını kaydetti.
Bağış, "İşte Türkiye, AB
sürecini bu yüzden önemsiyor. Çünkü insanlık tarihinin bu kadar kapsamlı bir
barış projesi hala kıtasal bir proje" diye konuştu.
Türkiye'nin AB'ye üyeliğinin bu
barış projesini küreselleştirecek bir süreç olduğunu vurgulayan Bağış, bu
yüzden Türkiye'nin AB üyeliğini önemsediklerini ifade etti.
AB Bakanı ve Başmüzakereci Bağış,
Türkiye'nin önyargıların esiri olmadan, zamanında AB'ye üye olması durumunda
bugün AB'nin çok daha müreffeh ve zengin olabileceğini, bölgesel, küresel
gelişmelerde çok daha etkin bir AB'den bahsedilebileceğini anlattı.
Suriye'de, Mısır'da AB'nin sesisin,
maalesef dünyadaki diğer güç odaklarıyla kıyaslandığı zaman çok daha cılız
kaldığını gördüklerini belirten Bağış "Suriye'de 110 bin kişi kendi
diktatörü tarafından katledildi. Mısır'da AB'nin en önemli değeri olan
demokrasi tecavüze uğradı ama AB'den gelen sesler maalesef çok cılız kaldı.
İşte Türkiye, AB'nin üyesi olsaydı AB'yi küreselleştirecek, belki bu
katliamlara mani olabilecek ve dünya huzuru için sizlerle birlikte çok daha
önemli adımları atabilecekti" ifadelerini kullandı.
- "Geçmişte bizim için Avrupa'nın hasta adamı denirdi"
Bağış, geçmişte Türkiye için
"Avrupa'nın hasta adamı" denildiğini hatırlatarak, ama şu anda Avrupa
kıtasının ekonomik hastalıklarının çok daha dünya gündeminde olduğunu dile
getirdi.
Krizlerin gelip geçici olduğunu ve
bunu en iyi Türkiye'nin bildiğini anlatan Bağış, şöyle konuştu:
"Bu ülkede çok değil, 20 yıl
hatta 15 yıl evvel bir Anayasa kitapçığı bir masanın ucundan havalanıp, öbür
ucuna düşene kadar bu salondaki meslektaşlarımız, işadamlarımız yüzde 8 bin
faiz ödedi. Ama doğru bir ekonomik politikayla istikrar ve güvenle o günleri
geride bıraktık. AB de eninde sonunda bu krizi geride bırakacaktır. AB krize
rağmen bugün dünyada kişi başına düşen refahın en yüksek olduğu coğrafyadır.
Refahla kastım sadece gelir değil, gelir artı insan hakları standartı, gıdanın
hijyen standartları, ifade özgürlüğü standardı, eğitim standartları, sağlık
standartları… İşte bizi AB yolunda önümüze çıkan bütün engellere rağmen hala
teşvik eden de o standartlardır."
- "Müzakere süreci Guinnes Rekorlar Kitabı'na girecek noktaya
geldi"
Bağış, kendileri için önemli olanın
Almanya'daki otoban stardartlarını bu ülkedeki bütün vatandaşlara yaşatabilmek
olduğuna değinerek, şöyle devam etti: "İngiltere'deki eğitim, İsveç'teki
ifade özgürlüğü ve insan hakları, Fransa'daki gıda hijyen, İtalya'daki moda ve
marka standartlarını 76 milyon vatandaşımızla paylaşabilmek… Bu yüzden bu yolda
azimliyiz, kararlıyız. Ama buradan Avupa ekonomisini yönlendiren dostları
birarada bulmuşken, bizim tabirimizle 'dost acı söyler' diyerek bir üzüntümü,
sıkıntımı da sizlerle paylaşmak istiorum. Dostlar, Avrupa her geçen gün
Türkiye'den uzaklaşıyor. Bakın sizler bir genişleme yorgunluğundan bahsediyorsuruz.
Biz ise artık bir dışlanma yorgunluğu yaşar noktaya geldik."
Türkiye'de AB'ye olan ilginin her
geçen gün azaldığına dikkati çeken Bağış, müzakere sürecinin Guinness Rekorlar
Kitabı'na girecek noktaya geldiğini söyledi.
AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen
Bağış, Türkiye'nin ilk başvuruyu 1959'da yaptığını hatırlatarak, şöyle konuştu:
"1963'te Ankara Antlaşması'nı imzaladı. 1996'da ortak pazara girdi.
2004'te müzakereler için tarih aldı. 2005'ten bu yana da resmi müzakerelerimiz
sürüyor. Hiçbir ülke, hiçbir uluslararası kuruma üyelik için 54 yıl
beklememiştir, bekletilmemiştir. Türkiye, ilk başvuruyu yaptığından bu yana
birçok ülke aday oldu ve üyeliğe kabul edildi. Biz bunun siyasi bir süreç
olduğunun farkındayız. Kimse bize Türkiye'nin AB'ye üyeliğe hazır olmadığını
söylemesin çünkü Türkiye'nin gümrüklerine, Avrupa'ya açılan kapılarına gidin,
30 metre ötede 30 yıl gerimizdeki ülkelerin AB üyesi olduğunu görürsünüz. Bu
yüzden bu siyasi akıl tutulmasına hep birlikte son vermek için sizlerin
yardımını bekliyoruz."
- Gümrük ve Ticaret Bakanı Yazıcı
Gümrük ve
Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı ise, ticaretin sadece basit bir alış-veriş ve kar
etmek değil, kültür köprüleri kurmak, dünyaya ve insanlığa hizmet etmek
anlamına geldiğini söyledi.
Anadolu
kültürünün ticaret ile ahlakı birleştiren bir geleneği temsil ettiğini dile
getiren Yazıcı, "Bizim geleneğimizde ticaret, medeniyet götürmektir, yol
yapmaktır, okul yapmaktır. Anadolu'nun en büyük özelliği dil, din, ırk ayrımı
yapmadan hoşgörüdür. Ticaret kervanlarının konaklaması için Anadolu'da inşa
edilen kervansaraylarda havra, cami ve kilise yan yana bulunmaktadır" diye
konuştu.
Bu
kervansaraylarda tüccarların 3 güne kadar ücretsiz olarak konakladıklarını
anlatan Yazıcı, kervansaraylarda Müslim-gayrimüslim, yerli-yabancı ayrımı
gözetmeksizin tüm ticaret erbabının misafir edildiğini, ayrıca buralarda
kervanların başına bir zarar gelecek olursa devletin bu zararı tazmin ettiğini
söyledi.
1200'lü
yıllarda Anadolu'da dünyanın ilk ticari teşkilatı olan Ahilik'i kurmuş olan Ahi
Evran'ın eşi Fatma Bacı'nın, Anadolu kadınlarını örgütleyerek ticaret yaptığını
ifade eden Yazıcı, "O dönemde kadınların kurdukları bir çeşit ticaret
odası olan Baciyan-ı Rumlar dünya üzerinde bilinen, kadınların kurduğu ilk
sivil toplum teşkilatıdır. Yani Anadolu kadını 1000 yıldır girişimci ruha
sahiptir ve ticaret yapmaktadır" dedi.
Yazıcı,
Ahilik kültürünün bugünkü oda-borsa sisteminin temelini oluşturduğunu
belirterek, Ahilik'e göre tüm ekonomik faaliyetlerde etik değerlerin öncelikli
olduğunu ifade etti.
-"Her yıl 1 milyar 3 milyon ton
gıda israf ediliyor"
Yoksulluğun
bugün dünyadaki en büyük sorunlardan biri ve pek çok sorunun kaynağı olduğuna
işaret eden Yazıcı, "Dünya nüfusunun yüzde 46'sının günlük geliri, 2 dolar
olan yoksulluk sınırının altındadır. 1 milyar 200 milyon insan ise günlük 1
dolar olan açlık sınırının altında yaşamaktadır. Türkiye'de ise günlük 1
doların altında yaşayan hiç kimse yoktur" dedi.
Yoksulluğun
Avrupa için de giderek daha büyük bir tehdit oluşturduğunu belirten Yazıcı,
Avrupa'da her 10 kişiden 1'inin yoksul olduğunu ve buradaki yoksul sayısının
2025 yılına kadar 25 milyon kişi artarak 146 milyona ulaşacağının tahmin
edildiğini söyledi.
Yazıcı, kriz
nedeniyle uygulanan kemer sıkma politikalarından Avrupa'nın en zengin yüzde
10'luk kısmı fayda sağlarken fakirlerin gelirlerinin daha da düştüğüne dikkati
çekerek, şunları kaydetti:
"Dünyada
her yıl 1 milyar 3 milyon ton gıda israf ediliyor. Bu israfın ekonomik değeri 1
trilyon dolardır. İsraf edilen veya kayba uğrayan miktar, dünya gıda üretiminin
3'te 1'ine karşılık geliyor. Gelişmiş ülkelerde çöpe atılan gıdaların yüzde
40'ı, yenebilecek durumdadır. Dünyadaki gıda kaybı ve israfının sadece 4'te
1'ini önlemekle yetersiz beslenen 870 milyon insanın gıda ihtiyacı
karşılanabilir. Gelişmekte olan ülkelerde yılda 150 milyon ton buğday heba
olmaktadır. Bu kayıp ise, tüm fakir ülkelerdeki açlığı ortadan kaldırabilecek
buğday miktarının 6 katına karşılık gelmektedir."
Bu
rakamların dünya ekonomisinin öncelikli ihtiyacının adaletli bir ekonomik
yapının tesis edilmesi olduğunu gösterdiğini belirten Yazıcı, "Dünya bu
durumu görmezden geldiği müddetçe, hiçbir ülkenin kendi refahını tam olarak
sağlaması mümkün değildir. Yoksulluğun ve eşitsizliğin olduğu bir dünya her
zaman için ekolojik ve diğer krizlere eğilimli olacaktır" dedi.
- "Avrupa kıtasının kendi
içinde bile gelir dağılımı bakımından büyük farklılıklar var"
Avrupa
Ticaret ve Sanayi Odaları Birliği'ne (EUROCHAMBRES) üye 45 ülkenin 773 milyon
olan toplam nüfusunun dünya nüfusunun yüzde 11'ini oluşturduğuna işaret eden
Yazıcı, "Bu yapı dünya hasılasının yüzde 23'ünü almaktadır. Yani nüfusuna
göre 2 kattan fazla bir gelire sahiptir. Lüksemburg'un kişi başına milli geliri
77 bin 958 dolar, Moldova'nın ise 3 bin 378 dolardır. Birlik içerisinde kişi
başına geliri en fazla olan ülke ile en az ülke arasında tam 23 kat fark
bulunmaktadır. Yani Avrupa kıtasının kendi içinde bile gelir dağılımı
bakımından büyük farklılıklar söz konusudur" değerlendirmesinde bulundu.
Küresel
ekonomik krizin aslında bir güven krizi olduğunu ifade eden Yazıcı, bu krizin
boyutlarının nereye varacağı ve nerede sonlanacağının halen bilinmezliğini
sürdürdüğünü, ABD'deki borç tavanı endişesinin ileriye yönelik iyimser bir
tablo çizmeyi engellediğini söyledi.
Bakan
Yazıcı, tüm dünyada ekonomik kriz hüküm sürerken, Türkiye'nin bu süreci rahat
biçimde atlatmasının sebebinin uyguladıkları 'insan merkezli' ekonomi
politikaları olduğunu söyledi.
Türkiye'nin
küresel kriz karşısında zamanında tedbir alarak, doğru kararlarla krizi yöneten
ve en az hasarla atlatan bir ülke olduğunu belirten Yazıcı, şöyle devam etti:
"Bu
süreçte, finans kurumlarımızın, reel sektörümüzün ve kamu maliyemizin gücünü ve
sağlamlığını ispat ettik. Hükümet olarak ilk günden itibaren mali disiplini
korumada kararlılığımızı ortaya koyduk. Ülkemizin kaynaklarını yutan kamu
açıklarını kapattık. Bunların sonucunda, küresel koşullara rağmen uzun vadeli
planlar yapıyoruz.
Geleceğe
güvenle bakıyoruz. Dünya ekonomisi tarih boyunca yaşanan en önemli krizlerden
birinden geçerken, Türkiye, geçmiş yıllardan kalan IMF borcunu ödeyip bitirmiş,
IMF'ye borç veren bir ülke konumuna gelmiştir. İstikrarlı büyüyen ekonomisi ile
Türkiye, son 10 yılda yatırım açısından dünyanın çekim merkezlerinden biri
haline gelmiştir."
Yazıcı, OECD
rakamlarına göre 2011-2017 yılları arasında en hızlı büyüyecek ülkenin Türkiye
olacağı tahmin edildiğini de aktardı.
- "Türkiye, Maastricht
kriterleri bakımından AB üyesi ülkelerden daha iyi durumda"
Bakan
Yazıcı, AB'deki borç stoklarının sağlam bir makroekonomik politika kurgusu
oluşturmakta önemli bir engel oluşturduğunu dile getirerek, "AB tanımlı
kamu borç oranları 2012 yılı için Portekiz, İrlanda, İtalya ve Yunanistan'da
yüzde 100'lerin üzerindedir. Almanya'da kamu borç oranı yüzde 81,9, Fransa ve
İngiltere'de yüzde 90'larda. Bu konuda AB'nin Maastricht kriterleri var; 'en
fazla yüzde 60 olmalı' diyor. Türkiye'de bu oran yüzde 36,2'dir. Yani, Türkiye,
Maastricht kriterleri bakımından AB üyesi ülkelerden daha iyi durumdadır"
yorumunu yaptı.
AB tanımlı
bütçe açıklarının Gayrisafi Yurt İçi Hasıla'ya oranlarının da Avrupa
ülkelerinde yüksek olduğunu belirten Yazıcı, Maastricht kriterlerine göre en
fazla yüzde 3 olması gereken bu oranın Türkiye'de yüzde 2,6 olduğunu söyledi.
Türkiye'nin
riski çok düşük, iş potansiyeli ise yüksek bir ülke olduğunu kaydeden Yazıcı,
Türkiye'nin güçlü bir ekonominin temelini oluşturan güven ve istikrarı
sağladığını, gelecek dönemde de yatırımcılar için güvenli bir liman olma
özelliğini sürdüreceğini ifade etti.
-"Odalar artık global politika
çözümleri istiyor"
Avrupa
Ticaret ve Sanayi Odaları Birliği (EUROCHAMBRES) Başkanı Alessandro Barberis de
"EUROCHAMBRES Ekonomi Forumu"nun iş dünyasının kendi arasında karar
alma sürecinde önemli bir işlevi bulunduğunu söyledi.
Ulusal
sınırların iş operasyonlarında artık bir anlamı kalmadığını belirten Barberis,
buna karşın politika süreçlerinde farklı durumlar yaşandığına dikkati çekerek,
"Ulusal sınırlar hala bir sürü politik kararları belirliyor. Ve tabi ki
bunlar kendi uluslararası aktif işlerimiz için Avrupa dahilinde bile problemler
çıkarabiliyor. Odalar artık global politika çözümleri istiyor" dedi.
Barberis,
İstanbul'un uluslararası hayati konuların konuşulabileceği önemli merkezlerden
olduğuna değinerek, "İstanbul dünyanın en büyük metropollerinden biri.
Böylesine önemli konuları ele alacağımız İstanbul'dan daha iyi neresi
olabilirdi ki? İstanbul AB'deki 28 ülkenin 20'sinden daha büyük bir nüfusa
sahip. Burada olmaktan gerçekten gurur duyuyoruz" ifadelerini kullandı.
- Avrupa Birliği Konseyi Başkanı
Herman Van Rompuy foruma video mesajla katıldı
Avrupa
Birliği (AB) Konseyi Başkanı Herman Van Rompuy ise video mesaj olarak
gönderdiği konuşmasında, Avrupa'nın daha önce hiç olmadığı kadar birlik ve
beraberliğe ihtiyaç duyduğunu söyledi.
Avro'nun
üzerindeki tehditlerin yok edildiğini belirten Rompuy, "Şu an istihdam
konusunda istediğimiz yerden hala uzaktayız. İşsizliği azaltmak için kaliteli
büyümeyi ekonomilerimize tekrar getirmeliyiz. Avro Bölgesi'ndeki ekonomik
aktivite hala 2007'nin altında" ifadelerini kullandı.
Van Rompuy,
Büyüme için itici bir gücün bulunması gerektiğine işaret eden EUROCHAMBRES
üyelerine seslenerek, "Avrupalı iş liderlerinin istediği finansmana yönelik
sorunlar ele alınıyor. Fakat bunun için mutlaka ortaklar lazım. Ortaklar
kararları eylemlere dönüştürebilmeli. Daha da yayabilmelidirler. Burada siz iş
dünyasına sorumluluk düşüyor. 40 ülkeden fazla milyonlarca şirkete eşlik
ediyorsunuz. Üyeleriniz için yeni politikaları, bunların önemini izah etmek
sizi çok ileriye götürebilir" değerlendirmesinde bulundu.