19.06.2014 İzmir EUROCHAMBRES Başkan Yardımcısı ve TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu, Avrupa’nın güvenliği ve huzurunun, ancak genişlemeyle, yani AB standartlarının bütün çevre ülkelere yerleşmesi ile mümkün olabileceğini, bu nedenle Avrupa Birliği’nin kapsamlı bir strateji geliştirmesi gerektiğini söyledi.
HABER VİDEOSU İÇİN TIKLAYINIZ
AB-
Türkiye Karma İstişare Komitesi (KİK), 33. Ortak Toplantısı, EUROCHAMBRES
Başkan Yardımcısı ve TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu, AB - Türkiye KİK Eş
Başkanları Bendevi Palandöken ve Cveto Stantič, AB Türkiye Delegasyonu Başkanı H.E. Stefano Manservisi, EESC Dışilişkiler Başkanı José María
Zufiaur’un katılımıyla İzmir’de başladı.
Açılış
oturumunda konuşan EUROCHAMBRES Başkan Yardımcısı ve TOBB Başkanı M. Rifat
Hisarcıklıoğlu, ekonomik krizin, tüm dünyada olduğu gibi, Avrupa ekonomilerini
de derinden etkilediğini belirterek, “Ama Avrupa Birliği bu krizden bir fırsat
çıkarmayı bildi. Ekonomik ve mali sistemdeki sorunları tespit ederek, yeni
düzenlemeleri hayata geçirdi. Yeni kuralları ve denetim mekanizmalarını devreye
soktu. Yani AB, ekonomi yönetimini yeniden tasarladı” dedi.
AB’nin
geleceği ve olası şoklara direnci açısından yeni düzenlemelerin son derece
olumlu olduğunu ifade eden Hisarcıklıoğlu, krizin ve ortaya konulan reçetenin
acısını Avrupa kamuoyunun derinden hissettiğini, bunun çok farklı ve ciddi
yansımaları olduğunu söyledi.
Hisarcıklıoğlu,
kriz sürecinin, birçok üye devletin siyasi iktidar yapılarında ciddi
değişikliğe neden olduğunu vurgulayarak, “Bu gelişmelerin AB kurumlarındaki
etkisini Parlamento seçimlerinde de gördük. Son seçimlerde, Avrupa idealine
şüpheyle bakanların gözle görülür başarılarına şahit olduk. AB kurumlarında
yapılacak yeni görevlendirmelerle, bunun etkisini daha yakından hissedeceğiz”
şeklinde konuştu.
Bütün
bu gelişmelere bağlı olarak, AB’de bir “genişleme yorgunluğu” gördüklerine
dikkat çeken TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, genişleme karşıtlarının kamuoyunda
giderek daha fazla öne çıktığını, genişleme karşıtı söylemler giderek basında
daha fazla yer bulduğunu ifade etti.
-Genişleme
süreci
“Önümüzdeki
sürece bu gerçeği bilerek hazırlık yapmalıyız” diyen Hisarcıklıoğlu şöyle devam
etti: “İşte tam da bu yüzden, biz, genişleme için her zamankinden çok daha
istekli ve gayretli olmak zorundayız. Avrupa Parlamentosunda hala,
güvenebileceğimiz, Avrupa yanlısı ciddi bir çoğunluk var. Bu çoğunluk Avrupa
için büyük bir fırsattır. Zira Avrupa Kıtasında, barış, güvenlik ve refahın
tesisi için “genişleme süreci” hala en mantıklı araçtır.
Ekonomik
ve siyasi reform yapmak isteyen ülkeler için de AB hala en önemli çıpadır. Yani
hem Avrupa’nın hem de bölgemizdeki coğrafyanın huzur ve zenginliği için, AB’nin
genişleme sürecinde daha kararlı durması gerekiyor. Ukrayna’daki gelişmeler bu
gerçeği hepimize göstermiştir. AB bu gelişmelere duyarsız kalamaz. Avrupa’nın
güvenliği ve huzuru, ancak “genişlemeyle”, yani AB standartlarının bütün çevre
ülkelere yerleşmesi ile mümkün olabilir. Bu nedenle Avrupa Birliği’nin kapsamlı
bir stratejisi geliştirmesi gerekiyor.
AB’nin
küresel sistemdeki ağırlığını arttırabilmesinin yolu da genişleme
politikasıdır. Zira genişleme süreci, AB ekonomisi için yeni bir enerji
olacaktır. AB ekonomisinin böyle bir enerjiye, tazelenmeye ihtiyacı var”.
-Krizlere rağmen
Türkiye ekonomisi büyüdü
Küresel
krizden bu yana, Avrupa Birliği’nde 5 milyon kişinin işini kaybettiğini
belirten TOBB Başkanı, Avrupa ekonomisinin uzun süre krizin etkisini atlatamadığını,
ama aynı süreç içinde Türkiye’de özel sektör olarak tam 4 milyondan fazla kişiye
istihdam sağladıklarını söyledi.
Hisarcıklıoğlu,
batıda ekonomik kriz, kuzey ve güneyde derin siyasi krizler olmasına rağmen son
dört senede, Türkiye ekonomisini her yıl ortalama yüzde 6 büyüttüklerini
vurgulayarak, “İşte biz yeni enerji derken bunu kastediyoruz. Biz AB ile
bütünleşmek, bu enerjiyi AB bünyesi içinde kullanmak istiyoruz” dedi.
-“Genişleme
stratejisi korunmalı”
Türkiye
ve Balkanlara dönük genişleme stratejisinin korunması ve ileri götürülmesi
gerektiğine dikkat çeken TOBB Başkanı, “Kriterleri tümüyle yerine getirebilen
her Avrupa ülkesi için, AB üyeliği açık olmalıdır. AB, tüm Avrupa ülkeleri
için, tam üyeliğe imkan sağlayacak pozitif gündem geliştirmelidir. Bu yaklaşım,
Avrupa’nın ve AB değerlerinin güvenirliği konusudur.
Elbette
ortaklık anlaşmaları ve iddialı ticaret anlaşmaları entegrasyon için önemli
araçlardır. Ancak, bu anlaşmalar, katılım sürecinin yerini alamaz. Bu
anlaşmalar ülkeler için bir bekleme odası haline dönüşmemelidir. Koşulları
yerine getiren ülkelere entegrasyon yolunda kapıları açılmalıdır.
Bu
yaklaşım, reformları gerçekleştiren ülkelere teşvik ve destek olacaktır. Aksi
uygulamalar yeni reformların yapılması konusunda isteksizliğe neden olmaktadır.
Kamuoyundaki AB idealini zayıflatma, AB’yi bir hedef olmaktan
uzaklaştırmaktadır. Özellikle yıllardır çözülemeyen bazı sorunlar AB üyelik
hedefini zayıflatmaktadır” şeklinde konuştu.
-“Vize konusu Türkiye
ekonomisinin gelişmişlik düzeyiyle bağdaşmıyor“
Salı
günü Ankara’da Stefan Füle ile yaptıkları toplantıda gündeme getirdikleri
sorunlara değinen TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, “Gümrük Birliği Türkiye için de
AB için de başarılı olmuştur. Sonuçları itibariyle hepimiz kazandık ve
kazanıyoruz. Ancak, aradan geçen süre içinde bazı sorunlar etkisini giderek
daha fazla hissettiriyor.
Bu sorunlar, Dünya Bankası raporunda açıkça ortaya
konuluyor. Türk vatandaşlarına uygulanan vize, Türkiye-AB Ortaklık ilişkisine
aykırı olduğu gibi, Türkiye ile AB arasındaki Gümrük Birliği'nin aksayan
yönüdür.
Vize konusu Türkiye ekonomisinin gelişmişlik düzeyiyle
bağdaşmıyor. Türkiye’nin AB’ye bakışı ve AB değerleri ile de bağdaşmıyor. Vizelerin
kaldırılması, yeni reformlara kamuoyu desteği için çok önemli bir teşvik
unsurudur. Biz bu konunun somut şekilde ele alınmasını bekliyoruz.
Aynı şekilde, taşıma kotaları ve serbest ticaret
anlaşmalarında yaşanan sorunlar da Gümrük Birliği'nin sağlıklı işleyişine
engeldir. Özellikle AB-ABD Ticaret ve Yatırım Ortaklığı müzakerelerinin dışında
kalmak da Türkiye için ciddi endişe kaynağıdır. Bu konulardaki sorunları
aşmamız hem Türkiye, hem AB’ye yeni bir ivme kazandıracaktır“ dedi.
-“Türk iş
dünyası da AB üyeliğini en çok destekleyen kesimdir”
Genişleme
sürecini yeniden canlandırmak için hep birlikte çalışmak zorunda olduklarını
ifade eden Hisarcıklıoğlu şunları kaydetti: “Genişleme, özellikle de
genişlemenin avantajları AB ve aday ülke vatandaşlarına iyi anlatılmalıdır.
Genişlemeye dönük endişeler, iletişim boyutuyla ele alınmalıdır. Bunu yapmak
aslında Hükümetlerin görevidir. Ancak, bu görevin yerine getirilmesinde biz
sosyal ve ekonomik çevrelerin çok önemli katkıları olmalıdır. Zira,
entegrasyonun faydalarını ilk hissedenler, biz sosyal ve ekonomik çevrelerin
temsilcileriyiz.
Biz
sosyal taraflar, başlangıcından itibaren Avrupa entegrasyonunun en büyük
savunucularıyız. Sosyal tarafların görüş ve tavırları, güvenilir ve
uygulanabilir AB politikaları için her zamankinden daha önemli hale gelmiştir.
Biz TOBB olarak her zaman bu bilinç ve bu sorumlulukla hareket ettik. Tabanımız
olan Türk iş dünyası da AB üyeliğini en çok destekleyen kesimdir. Başkan
Yardımcısı olduğum EUROCHAMBRES ile birlikte yaptığımız iki ankette, Türkiye’de
iş dünyasının AB üyeliğine destek oranının % 75 olduğunu gördük. Bu, Türkiye
ortalamasının üzerinde bir destektir.
Aynı
şekilde, AB üyesi ülkeler iş dünyasının da Türkiye’nin AB üyeliğine inandığını
görüyoruz. Ankete katılan AB şirketlerinin % 88’i Türkiye’nin AB üyesi
olacağına inanıyor. Bu rakamlar bize şunu gösteriyor. İş dünyaları entegrasyona
ve Türkiye’nin AB üyeliğine hazır ve istekli. Biz de buradaki istek ve enerjiyi
üyelik sürece yön verecek somut adımlara dönüştürüyoruz. Bu kapsamda sorunlu
bir alanda çok önemli bir adım attık.
Bir
ilki gerçekleştirdik. TOBB, Kıbrıs Türk Ticaret Odası, Kıbrıs Ticaret ve Sanayi
Odası ve Yunanistan Ticaret Sanayi Odaları Birliği olarak Lefkoşa’da bir araya
geldik. Lefkoşa Ekonomi Forumu’nu kurduk. Önümüzdeki dönemde, çözüm kapsamında
somut projeleri hayata geçireceğiz. İş dünyası olarak çözümün önemli bir
parçası olacağız. Biz atmamız gereken adımların, yapmamız gereken reformların
farkındayız. Bunları da yapacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın. Avrupalı
dostlarımızdan da bu süreçte bizim haklı taleplerimizi yerine getirmelerini ve
genişleme konusunda daha kararlı durmalarını bekliyorum.”
-Bendevi
Palandöken
AB
– Türkiye KİK Eş Başkanı ve TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken de Türkiye’nin
AB’ye üyelik sürecinde KİK çalışmalarında önemli mesafeler kaydettiklerini
söyledi.
Bu
süreçte AB’ye üyelik kriterlerini yerine getirmek için önemli adımlar
atıldığını kaydeden Bendevi Payandöken, “Türkiye’nin AB’ye üyelik sürecinde
ikili ilişkilerimizin en önemli unsurlarından biri olan KİK çalışmalarında
geride bıraktığımız dönemde önemli mesafeler kat ettik. Bu süreçte ülkemiz de
AB’ye üyelik kriterlerini yerine getirmek için önemli adımlar attı. Ülkemiz
için AB süreci, demokratik, sosyal, ekonomik, kazanımlarla taçlanırken, kimi
zaman da vize, kota, serbest ticaret anlaşmaları, veto gibi siyasi ve ekonomik
sorunlarla tıkandı. İşte biz gerek Türkiye, gerek AB kanadı KİK üyeleri olarak
çalışmalarımızda bu sorunların çözümüne katkı sağlayacak adımları ele aldık,
mevcut durumu değerlendirdik ve pozitif bir yaklaşımla diyalog ortamını
geliştirmeyi hedefledik” dedi.
-“Nihai hedef AB’ye
üyeliktir”
Gelinen
noktada yaptıkları çalışmaları da değerlendiren Palandöken, “Şunu büyük bir
gurur ve onurla söylüyorum ki; başta vize sorunu olmak üzere, sorunların
çözümünde ve hatta uzun bir süreden sonra fasılların tekrar görüşmeye açılması
gibi pek çok konuda atılan karşılıklı adımlarda KİK çalışmalarının sağladığı
katkı yadsınamaz. Bizler iki tarafın sivil toplumunun sesiyiz. Siyasetten
arınmış olarak halkların dilini konuşuyoruz.
Nitekim,
AB’ye katılım süresinde; Türkiye demokrasisini daha ileri taşımak; ekonomik
dönüşüm sürecini tamamlayarak, süreci üyelik ile sonuçlandırmak bizim için
nihai hedeftir” diye konuştu.
-“AB’nin temeli
ekonomik işbirliği”
AB’nin
temelini ekonomik birliğin oluşturduğunu herkesin bildiğini de anlatan Bendevi
Palandöken, “O halde; siyasi birliğe giden en önemli adımı da ekonomik birlik
oluşturmaktadır. Malların serbest dolaşımda olduğu, ancak bu malların
ticaretini yapanların önüne vize engellerinin konulduğu bir ortamda, rekabetin
korunduğundan, serbest ticaret yapıldığından ve dolayısıyla ekonomik birliğin
sağlanacağından söz edilemez. O nedenle vize konusunda atılacak her adım,
sürecin önündeki engelleri ortadan kaldırabileceği gibi, coğrafya olarak
birbirine çok yakın ve tarihsel bağlarla bağlı AB ve Türkiye’yi birbirine
yakınlaştıracaktır. Sorunların aşılması için karşılıklı atılan adımlar, bir
bütün ve beraber olmamızı sağlayacaktır” dedi.
-AB Türkiye Delegasyonu Başkanı
Manservisi
AB Türkiye
Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Stefano Manservisi ise, AB ile ABD arasındaki
Serbest Ticaret Anlaşması görüşmeleri konusunda Türk iş dünyası ve hükumetin
endişelerini haklı bulduğunu bildirdi.
Manservisi,
Türkiye'nin AB ile ekonomik entegrasyonunun zirvede olduğu bir dönemin yaşandığını
ancak tam bu dönemde "bu kadar yakın çalışmanın anlamı var mı?"
diyenlerin sesisin yükseldiğini kaydetti.
Bu
kesimlerin çoğunlukta olmadığını ancak Türkiye ve AB ortak hedeflerini
sorguladığını anlatan Manservisi, bunun siyaseten normal karşılanması
gerektiğini ancak verilerin entegrasyonun iki taraf için de zorunlu olduğunu
gösterdiğini ifade etti.
"Gerçekte
o kadar yüksek düzeyde bir bütünleşme içindeyiz ki küreselleşme bize öylesine
dönüşüm zorunluluğu dayatıyor ki Türkiye ve AB'nin birbirlerine her zamankinden
daha fazla ihtiyacı var. Hem ortak çıkarlarını hem kendi çıkarlarını ortak
çalışmalarla korumak zorundalar" diyen Manservisi, Türkiye'nin ekonomik
performansına ve entegrasyon sayesinde sağlanan ekonomik gelişmelere dikkati
çekti.
Gümrük
Birliği'nin ekonomik gelişimin yanında reformları da tetiklediğini, bu sayede
belli kurumlara daha fazla demokrasi ve özgürlüğün geldiğini anlatan
Manservisi, şunları kaydetti: "Elbette kırılganlığını koruyan kurumlar
var. Mesela bugün yargının gittikçe azalan bağımsızlığı ve özellikle artan
müdahaleler kapsamında endişelerimizi sunuyoruz. Yaptıklarımızı ileri
götürmenin yolu daha yakın ortaklıkla, reformların sürdürülmesiyle mümkündür.
Bu da bir kere daha, fazlasına ihtiyacımız olduğunu gösteriyor. Geleceğe
yönelik birlikte çalışmaya devam etmeliyiz. Mevcut ekonomik modelimiz tamamen
entegre. AB'de yapısal reformlar gündemde, daha rekabetçi hale gelinmesi
gerekiyor. Türkiye'nin kendi ekonomik başarısını dayandırdığı modelde de bazı
değişim ihtiyacı sinyalleri geliyor."
Dünya
Bankası'nın Gümrük Birliği ile ilgili yayınladığı raporda bu sürecin tarım,
hizmetler ve kamu alımları alanlarıyla genişletilmesi gerektiğine vurgu
yapıldığına dikkat çeken Manservisi, diğer yandan da AB'nin ikili serbest
ticaret anlaşmalarıyla ilgili görüşmelerinin gündemde olduğuna dikkat çekti.
AB'nin
1990'lı yıllarda ikil STA yapmadığını, çok taraflı anlaşmaları tercih ettiğini
ancak Dünya Ticaret Örgütü'ndeki blokajlar ve AB düşüncesine karşı akımların
ikili anlaşmaları gündeme taşıdığını ifade eden Manservisi, şöyle konuştu:
"Türk
işdünyası ve hükümeti haklı. Türkiye olarak biz zorda kalıyoruz. Bu anlaşmalara
hiç dahlimiz olmadan sonuçlarına katlanıyoruz' diyor. Bunu ben de söylüyorum.
Bu mekanizmalar sonsuza kadar böyle gidemez. Buna çözüm bulunması şart. Çözüm
de kolay değil çünkü çok fazla kurumsal karışıklık ve mekanizmanın devreye
girmesi gerekiyor. 'Üçüncü taraflar ABD ile müzakere etsin' diyoruz, ama burada
da endişeler ortaya çıkıyor. Çünkü, hem bizimle müzakere edip hem Türk
piyasasına girmek onların avantajına.
Türkiye'nin
adil bir söz hakkı olması için çalışıyoruz, adil bir pozisyon bulunması için
çözüm üretilmesi gerekiyor. Burada çözümleri bir sırayla ele almak lazım.
Gümrük Birliği'nin genişletilmesi herkesin çıkarlarına uygundur. Bu olmadığında
herkes kaybedecek. Bu bağlamda da Türkiye'nin STA'larda söz hakkı olması lazım.
Sıralama böyle olmalı. Terse çevrildiğinde siyasi katılıklar da getirir.
Çözümleri bu sırayla bulmamız buna esneklik getirecektir"
-"Sendikalar diyaloğun parçası
olmalı"
Manservisi,
üyelik sürecinde 19'uncu başlığın açılmasının konuşulduğunu, bu süreçte
sendikaların da sürece katılmasının önemli olduğunu ifade etti.
"Eğer
sendikalar sosyal diyaloğun bir parçasıysa endüstriyel ilişkilerde büyüme
olacaktır. Burada bir süreç var. Bütün tarafların bu sürecin parçası olması
gerekiyor. Türkiye uzun yıllardan beri 'ekonomik büyüme, sosyal diyalog olmasa
da olur' diyen ülkelerden uzaklaştı" diyen Manservisi, Soma trajedisinin
çok kritik olduğunu, İtalya'da da geçmişte benzeri kazaların yaşandığını,
bunların engellenmesi için iyi bir kanunun yanı sıra ILO standartlarında
denetim ve sendikaların ekonomik sürece katılımının sağlanması gerektiğini dile
getirdi.
19. müzakere
başlığının açılması ve AB kanunlarının Türkiye'de nasıl uygulanacağının
tartışılması için gelecek bir kaç ayın iyi değerlendirilmesi gerektiğini
söyleyen Manservisi, "Türkiye, bir eylem planı üzerinde durmalı, açılış
kriterlerini yerine getirmeli. AB tarafı ise yeterince esnek davranıp gerçek
çıkarın müzakerede olduğunu görmeli. Üyelik müzakerelerini yürütmek kriterlere
bakıp kutulara çek işareti atmak değildir. Karşılıklı olarak yılın sonuna kadar
başlığın açılması için elimizden geleni yapmalıyız. Bu başlık sayesinde pozitif
bir atılım kaydedebiliriz."
Bu başlığın
AB Konseyi tarafından bloke edilmediğine dikkat çeken Manservisi, Türkiye AB Karma
İstişare Komitesi'nin de bu konuda hırslı hedefler koyması, açık mesajlar
vermesi, sesini yükseltmesi gerektiğini ve AB ve Türkiye yönetimlerini bu
konuda çaba sarf etmeye çağırmasını istediklerini sözlerine ekledi.
-Kıbrıs sorununun çözümü
Türkiye AB Karma
İstişare Komitesi AB Kanadı Başkanı Cveto Stantic ise Komitenin vize sorunun
çözümünde önemli bir aşamaya gelindiğini, geri kabul anlaşmasının
imzalanmasıyla bu konuda bir takım sonuçların alınmaya başlanacağını
düşündüklerini ifade etti.
Stavic,
Kıbrıs sorununun çözümü konusundaki gelişmelerin umut verici olduğuna da dikkat
çekerek, "Kıbrıs'ın birleşmesinin Türkiye AB ilişkileri açısından gelecek
için önemli bir başarı olacağını kaydetti.