18.08.2014 İstanbul TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu, Özel Sektörün Yoksullukla Mücadele ve Sosyal İçermedeki Rolü Konferansı’nda yaptığı konuşmada Türkiye’nin yoksullukla mücadele herkese örnek olabilecek bir model olduğunu belirtirken, "Türkiye'nin girişimcilik başarıları devam ettikçe hem kalkınmada hem de yoksullukla mücadelede ciddi ilerleme sağlanacaktır" diye konuştu.
HABER VİDEOSU İÇİN TIKLAYINIZ
"Özel Sektörün Yoksullukla Mücadele
ve Sosyal İçermedeki Rolü Konferansı", TOBB ile Birleşmiş Milletler
Kalkınma Programı İstanbul Uluslararası Özel Sektör ve Kalkınma Merkezi (UNDP
IICPSD) işbirliğinde gerçekleştirildi.
TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu,
konferansın açılışında yaptığı konuşmada, bugün 7,2 milyara dayanan dünya
nüfusunun gelecek 12 yıl içinde 1 milyar daha artacağının, 2050'ye gelindiğinde
ise 9,6 milyara ulaşacağının öngörüldüğünü aktardı.
Hükümetlerden sivil toplum örgütlerine,
uluslararası kuruluşlardan bireylere kadar herkes gelecek nesillere daha
yaşanabilir bir dünya bırakmak arzusunda olsa da şu anda dünyanın istenilen
rotada ilerlemedeğine işaret eden Hisarcıklıoğlu, yaklaşık 1,3 milyar insanın
günde 1,25 doların altında bir gelirle yaşamlarını idame ettirmeye çalıştığına
dikkati çekti.
Hisarcıklıoğlu, dünya genelinde 870
milyon insanın günlük gıda ihtiyacını karşılayamadığını ve UNICEF'e göre her
gün 22 bin çocuğun yoksulluktan hayatını kaybettiğini belirterek, "Tüm bu
gerçekler bize hem bugünü hem de geleceği kurtarabilmek için artık harekete
geçmemiz gerektiğini söylüyor" dedi.
-
"Türkiye sanayisi ve tarımıyla G20’nin en aktif ülkelerinden”
Dünyanın önde gelen ekonomileri denince
akla gelen ülkelerden biri olan Türkiye'nin sanayisi, tarımı, doğal
zenginlikleri ve yetişmiş insan gücü ile G20'nin en aktif ülkelerinden olduğunu
ifade eden Hisarcıklıoğlu, şunları kaydetti:
"Aslında Türkiye, yoksullukla
mücadele açısından herkese örnek olabilecek bir rol model. Çünkü Türkiye bu
noktaya kolay ulaşmadı. Çok çetin zamanlardan geçtik, krizler atlattık. Bizler
de yoksulluğun, yokluğun ne demek olduğunu çok iyi bilenlerdeniz. Özellikle
bizim jenerasyon iyi hatırlar. 1980 öncesinde Türkiye ekonomisi ithal ikameci
sistem üzerinden yürüyordu. Türk ekonomisinde özel sektörün yeri yok denecek
azdı. Memlekette yeterince üretim yoktu, insanlar saatlerce kuyruklarda yağ,
et, süt, tüp ve benzin için beklerdi.
Daha sonra Özal döneminin başlamasıyla
Türkiye ciddi bir atılım gerçekleştirdi. Türk özel sektörü gelişmeye başladı.
Üretim arttı, istihdam arttı, ülke özel sektör eliyle, girişimci eliyle büyüdü,
zenginleşti. Türkiye'de bu dönemde girişimcilik yükselişe geçti. 30 yıl önce
binlerle ifade ettiğimiz girişimci sayımız, bugün 1,5 milyona ulaştı. Anladık
ki zenginliğin, refahın anahtarı girişimcilik. Ülkede özel sektör büyüdükçe
yeni iş olanakları ortaya çıktı."
Hisarcıklıoğlu, bugün Türkiye'de güçlü
bir orta sınıfın oluşmasının son 30 yıldaki dönüşümün ve zihniyet değişiminin
eseri olduğunu vurgulayarak, bunun Türkiye'de yoksulluğun azaltılmasında da
önemli bir rol oynadığını, özel sektör tabana yayıldıkça yoksulluk azaldığını
dile getirdi.
Bir ülkede özel sektörün gelişmesi ve
ekonominin büyümesinin tek başına yoksulluğun azaltılmasına yetmediğine işaret
eden Hisarcıklıoğlu, "Hem özel sektörün gelişmesi, hem de girişimciliğin
tabana yayılması gerekiyor. Yani yoksullukla mücadele için milyarder sayınızın
kaç olduğu değil, her yıl kaç yeni milyoner ortaya çıkarabildiğiniz önemli.
İşte Türkiye'nin başarısı burada. Biz, tüm Anadolu'ya yayılmış, girişimci bir
orta sınıf ortaya çıkarabildiğimiz için başarılı olduk" diye konuştu.
-
"Türkiye'deki deneyimi bölge ülkelerine yaymak için çalışıyoruz"
TOBB camiasının da bu süreçte önemli bir
rol oynadığını anlatan Hisarcıklıoğlu, "Eminim Türkiye'nin girişimcilik
başarıları devam ettikçe hem kalkınmada hem de yoksullukla mücadelede ciddi
ilerleme sağlanacaktır" dedi.
Türkiye'deki bu deneyimi bölge
ülkelerine yaymak ve az gelişmiş ülkelerde girişimci bir orta sınıfın doğuşunu
desteklemek için de gayret sarf ettiklerini anlatan Hisarcıklıoğlu, şöyle
konuştu:
"Bu kapsamda en önemli
projelerimizden birini Filistin'de yürütüyoruz. 2005 yılında Filistin Odalar
Federasyonu ve İsrail İmalatçılar Birliği ile birlikte Ankara Forumu'nu kurduk.
Ankara Forumu ile İsrail ve Filistin iş dünyası tarihte ilk kez bir araya geldi
ve önemli bir diyalog platformu oluşturdu. Bu önemli girişimin şimdi
sonuçlarını alıyoruz. TOBB olarak, Filistin'de 10 bin kişiye istihdam
sağlayacak Cenin Organize Sanayi Bölgesi'nin yapım aşamasına gelindi. Bu proje
hayata geçtiğinde aileleriyle birlikte 50 bin Filistinli yoksulluktan
kurtulacak, belki de bu bölgede çalışanlar Filistin'in girişimci sınıfı haline
gelecek. Filistin için yeni bir umut doğacak. Umarız bölgede bu tür
inisiyatifler artar ve özel sektör hem barış sürecinde hem de yoksulluğun
azaltılmasında daha büyük bir rol oynamış olur.
Deneyimlerimizi paylaşmak adına BM ve
UNDP ile de birçok ortak projede yer alıyoruz. Bir ECOSOC üyesi ve Global
Compact imzacısı olarak FAO'nun '1 Milyar Aç İnsan' kampanyasına TOBB olarak
destek verdik. 2009 Yılı Yaratıcı Kalkınma Fikirleri projesinde BM ve Dünya
Bankası ile iş birliği yaptık. BM'nin İstanbul'da düzenlenen 4. En Az Gelişmiş
Ülkeler Konferansı'na önemli bir destek verdik. TOBB olarak, UNDP tarafından
hazırlanan 'Kalkınmada Özel Sektör İçin Engeller ve Fırsatlar' başlıklı raporu
son derece önemsiyoruz. Raporun kamuoyuyla paylaşılmasına destek vermiş
olmaktan memnuniyet duyuyoruz."
Hisarcıklıoğlu, bu proje bazlı iş
birliklerinin yanı sıra UNDP ile iş birliklerini kurumsallaştırdıklarını ve
İstanbul Uluslararası Özel Sektör ve Kalkınma Merkezi'nin (IICPSD) Yönetim
Kurulu'nda yer aldıklarını ifade etti.
Özellikle az gelişmiş ülkelerde, özel
sektörün gelişmesine yönelik önemli bir misyon üstlenen bu yapıda Kalkınma
Bakanlığı, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA) ve UNDP ile birlikte çalıştıklarına
değinen Hisarcıklıoğlu, "Burada özellikle etkinliği giderek artan TİKA'nın
IICPSD'nin başarısı için çok önemli olduğunu düşünüyorum. Kalkınma yardımları
konusunda ciddi bir atılım yapan ve en ciddi bağışçı ülkelerden biri haline
gelmemizi sağlayan TİKA'yı tebrik etmek istiyorum" ifadelerini kullandı.
-
"Meslek liselerinin yönetiminde özel sektörün rolünü artıracak bir model
üzerinde çalışıyoruz"
Girişimciliğin yanı sıra, özel sektör
olarak yoksulluğun azaltılmasında rol üstlenebilecekleri bir diğer alanın da
mesleki eğitim olduğunu vurgulayan Hisarcıklıoğlu, mesleki eğitimin hem
işverenler hem de çalışanlar için zenginleşmenin anahtarı olduğuna dikkati
çekti.
Bu kapsamda TOBB olarak yaptıkları
çalışmalara değinen Hisarcıklıoğlu, meslek liselerinin yönetiminde özel
sektörün rolünü artıracak bir model üzerinde çalıştıklarını dile getirdi.
Özel sektör eliyle yoksulluğun
azaltılmasına ve istikrara katkıda bulunmak amacıyla çok sayıda proje üzerinde
çalıştıklarını belirten Hisarcıklıoğlu, "Yoksulluğu azaltabilmenin tek
yolu ve ilacı özel sektörü geliştirmek ve girişimciliği artırmaktır. Arzumuz
ihtiyacı olanlara balık vermek yerine, onlara doğrudan balık tutmayı
öğretmektir. UNDP ile gerçekleştirdiğimiz projelerin özünde de bu felsefe
yatmaktadır. Bu felsefeyi her platformda yaymak ve yoksullukla mücadelenin
sadece sosyal yardımlarla alakalı olmadığını herkesin benimsemesini sağlamak
son derece önemli" değerlendirmesinde bulundu.
Hisarcıklıoğlu, gelecek yıl G20
Zirvesi'nin Türkiye'de gerçekleştirileceğini ve G20'nin iş dünyası kanadı
B20'ye gelecek yıl başkanlık yapacağını anımsatarak, bu platformda da
girişimciliğin desteklenmesi ve mesleki eğitimin güçlendirilmesine ilişkin
görüşlerimizi en üst perdeden dile getireceğini ifade etti.
- Nobel ödüllü ekonomist Joseph
Stiglitz
Nobel ödüllü ekonomist Joseph Stiglitz
ise, özel sektörün büyüme ve istihdam yaratmanın yanı sıra refahın
paylaşılmasında da temel bir rolü bulunduğunu söyledi.
ABD'li ekonomist Joseph Stiglitz,
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ile Birleşmiş Milletler Kalkınma
Programı İstanbul Uluslararası Özel Sektör ve Kalkınma Merkezi (UNDP IICPSD)
işbirliğinde gerçekleştirilen Özel Sektörün Yoksullukla Mücadele ve Sosyal
İçermedeki Rolü Konferansı'nda bir konuşma yaptı.
Yaygın olan "Ekonomi büyürse,
herkes bundan faydalanır" görüşünün aslında geçerli olmadığını savunan
Stiglitz, Amerikalılar'ın çok büyük bir kısmının ülkenin artan refahından pay
sahibi olamadığını söyledi.
Ekonomik büyümenin toplumun her kesimi
tarafından paylaşılmadığını belirten Stiglitz, "2008'deki resesyondan bu
yana oluşan kazanımların yüzde 95'i en üst kesime gitti. Bu ekonomik büyüme,
yalnızca bazı kesimleri kapsamına almamakla kalmıyor, yoksullara karşı da bir
tavır geliştiriyor. Ekonomik büyüme yaşandığında bundan en fazla mağdur olanlar
en alt gelir grubunda bulunanlar oldu" diye konuştu.
GSYH'nin ekonomik büyümeyi belirlemek
için iyi bir ölçüt olmadığına işaret eden Stiglitz, GSYH'nin toplumdaki eşitsizliğin
yansıtılması için gerekli ölçümü yapmadığını ifade etti.
Stiglitz, eşitsizliğin üst düzeyde
olmasının ABD'deki büyümenin hem siyaseten hem de iktisadi olarak
sürdürülebilir olmadığına işaret ettiğini dile getirdi.
Birçok ülkede büyümenin istihdam
yaratmadığının ortaya çıktığını belirten Stiglitz, büyüme istihdam yoğun
olmayınca refahın da paylaşılamadığını söyledi.
"Doğal kaynaklar talihsizliği"
konusuna değinen Stiglitz, "Doğal kaynağı zengin olan ülkelerin ekonomik
durumları hiç de iyi olmuyor. Türkiye, doğal kaynaklarının fazla olmamasından
dolayı şanslı. Doğal kaynaklar bir yandan gelir elde edilmesinde faydalı olsa
da istihdam yaratmada faydalı olmuyor. Ancak, para biriminin değerlenmesine
bakıldığında burada rekabetçiliğin zora girdiğini görüyoruz. Hem ithalatta hem
de ihracatta bunun bir zorluk olarak ortaya çıktığını görüyoruz"
değerlendirmesinde bulundu.,
-
"Kamu kesintilerinin ön plana çıkarılması hata oldu"
ABD'de bazı ülkelerde "işsiz bir
ekonomi" sorunu yaşandığına değinen Stiglitz, yüksek düzeyde özel bir
kalifikasyon gerektirmeyen bir istihdamın ortaya çıktığı ABD'de şirketlerin
otomasyona teşvik edildiğini, bunun da daha fazla işsizliğe sebep olduğunu dile
getirdi.
Finans sektöründe istihdam yaratılması
yerine KOBİ'lere borç vermenin ön plana çıkmasının da evrensel bir sorun
olduğuna dikkati çeken Stiglitz, "ABD'de finans sektörünü toparlamak için
yapılacak reformlarda odak noktası, 'Toplumumuzu bir daha mahvetmemesi için
finans sektörünü nasıl daha az riskli ve daha güvenilir kılabiliriz?'
sorusuydu. Ama hiç 'Finans sektörünün üstlenmesi gerek rolü üstlenmesi için ne
yapmak lazım?' diye sormadılar, bir daha zarar görmeyelim diye kafa
yordular" diye konuştu.
Stiglitz, özel sektörün temel rolünün
büyüme ve istihdam yaratmak olsa da aynı zamanda refahın paylaşılmasında da
önemli rolü bulunduğunu belirtti.
Özel sektörün sosyal sorumluluk
bilinciyle vergi ve hukuk sistemi politikalarının geliştirilmesinde aktif
şekilde rol oynaması gerektiğini vurgulayan Stiglitz, bu politikaların
oluşturacağı ortamda kapsayıcı bir ekonomik büyüme sağlanabileceği ve
yoksulluğun azaltılabileceğini söyledi.
-
"Türkiye, doğrudan vergilere daha fazla sırtını dayamalı"
Türkiye'deki vergi sistemine ilişkin bir
soruya Stiglitz, "Vergilerin GSYH'ye oranıyla ilgili sihirli bir rakam yok
ama genel olarak başarılı ülkelerde yüzde 20'den fazla olmalı. Doğrudan
vergiler daha yüksek olmalı. Daha iyi vergi matrahı olmamasının engellerinden
biri gelirin ölçülememesidir. Türkiye gelirde öyle bir aşamada ki doğrudan
vergilere daha fazla sırtını dayamalı" yanıtını verdi.
"Piyasalar piyasa gibi işlemeli,
rekabetçi olmalı" diyen Stiglitz, şöyle konuştu:
"İyi bir kurumsal yönetişim olmalı.
Kurumları yönetenler hissedarları ve paydaşları için de yönetmeli. Devlet ile
özel sektör arasında öyle bir arayüz olmalı ki bunun amacı rant olmamalı. İyi
düzenleyici ortamların belirlenmesi önemli. Düzenleme sadece düzenleme sayısına
bakarak olmaz; çevre ve işçinin korunması gibi kilit düzenlemelerin bulunması
gerekiyor. Bir toplumda eşitsizlik duygusu kadar tahrip edici başka bir duygu
yoktur. Devletler bu dersi çıkarmış olmalı. Ama özel sektör de çoğu zaman suç
ortaklığı yapar.
Hizmetlerin ve malların piramidin en
altındakilere sunulması çok karlı olabilir. Ama bazı kurumlar 'Ben yoksullara
en iyi hizmeti nasıl veririm?' yerine 'Onlardan en iyi nasıl faydalanabilirim?'
diye soruyor. Buna 'aptal avı' deniyor. İş dünyasında birçok faaliyet, 'yolacak
kaz' arayışında yapılıyor. Daha az eğitimi olanlar ve sofistike değilse
devletler bu kazlardan oluyor. Bu nedenle çok aktif bir sivil toplum olmalı.
Devletin düzenleyici sistemi çok aktif olmalı. Piramidin en altındakilere
sunulan hizmetler ve mallar çok karlı olabilir ama bunlar istismar
edilmemeli."
-"Çağımız,
eşitsizlik çağı"
TİKA Doğu ve Güney Asya, Pasifik ve
Latin Amerika Daire Başkanı Rahman Nurdun da küresel bir iş bilirliği yapmak
için sadece finansal değil aynı zamanda toplumsal, çevresel ve etik anlamda da
değer yaratılması gerektiğine işaret etti.
TİKA'nın "Türk yatırımcılar ortak
ülkelerde beceri geliştirme projelerine katkıda bulunurlarsa bu onların
verimlilik ve üretkenliğine katkıda bulunacaktır" mesajını verdiğini
aktaran Nurdun, kapsamlı iş modelleri ve yoksulların entegre edilmesiyle ilgili
çalışmalar yaptıklarını anlattı.
UNDP IICPSD Direktörü Simona Marinescu
ise "Tarihçiler bizim çağımıza 'eşitsizlik çağı' olarak atıfta bulunursa
bu doğru olacaktır. Çünkü insani ve sosyal ilişkiler düşünüldüğünde bu kadar az
insanın bu kadar çok ayrıcalığının olduğu başka bir dönem olmamıştı" dedi.
Marinescu, kendileri için bir model
oluşturan TİKA'dan uluslararası koordinasyon ve iş birliğinin nasıl
yapılabildiği, nasıl adapte edilebileceği ve yeni ortaklarla daha üst düzeye
nasıl çıkarılabileceğine dair çok şey öğrendiklerini ifade etti.