08.04.2015 Ankara 8. Türkiye Ticaret ve Sanayi Şurası TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu’nun evsahipliğinde Başbakan Ahmet Davutoğlu ve ilgili Bakanların katılımıyla TOBB İkiz Kuleler’de gerçekleştirildi. 81 ilin oda-borsa başkanları illerindeki en önemli 5 sorunu ve çözüm önerisini birinci ağızdan hükümete aktarma fırsatı buldu.
FOTOĞRAF GALERİSİNDEN FOTOĞRAFLARI İNDİRMEK İÇİN TIKLAYINIZ.
8.TİCARET VE SANAYİ ŞURASI İLLERİN İNFOGRAFİKLERİ için tıklayınız.
Şura’ya Başbakan Ahmet Davutoğlu, Başbakan
Yardımcısı Ali Babacan, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin
Canikli, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile TOBB
Başkanı Hisarcıklıoğlu ve diğer ilgililer katıldı.
##952##
Hisarcıklıoğlu, buradaki konuşmasında, oda ve
borsaların, büyük bir gayretle kapsamlı bir çalışma yaptıklarını, 81 il ve 160
ilçedeki mikro ve makro ekonomik sorunları belirlediklerini söyledi. Ardından,
çözüm önerilerinin de hazırlandığını dile getiren Hisarcıklıoğlu, tüm bu sorun
ve önerileri, ilgili Bakanlıklar ve kamu kurumları bazında da tasnif
ettiklerini ifade etti.
Başbakan Davutoğlu'nun, her zaman kendi
sorunlarını, sıkıntılarını dinlediğini belirten Hisarcıklıoğlu, şunları
kaydetti:
"Bugün, küresel risklerin, hem iktisadi
ve hem de coğrafi olarak ülkemizi etkilediği bir dönemdeyiz. Böyle zamanlarda,
ayakta kalabilmek için hem altımızdaki zemin daha sağlam olmalı hem de özel
sektörün moralini ve çalışma şevkini yüksek tutmalıyız. İşte, sizin
açıkladığınız 25 Öncelikli Dönüşüm Programı, daha sağlam bir zemin inşasını
sağlayacak. Böylece hem büyüme temposu artacak, hem de ekonomideki
kırılganlıklar azalacak."
- "Yeni
destek paketi iş dünyasına moral getirdi"
Hisarcıklıoğlu, İstihdam, Sanayi Yatırımı ve
Üretimi Destekleme Paketi'nin de iş dünyasına yeni bir moral ve şevk
getirdiğini vurguladı.
Dile getirdikleri pek çok sıkıntı ve
önerinin, bu yeni destek paketinde karşılığını görmekten memnun olduklarını
belirten Hisarcıklıoğlu, "Tüm bu programların ve desteklerin, ekonomiye ve
yatırımlara yeniden ivme kazandıracağına inanıyorum. Biz de Türk özel sektörü
olarak, dün olduğu gibi yarın da ülkemizi daha güçlü, milletimizi daha zengin
yapmak için koşacağız. Ülkemiz, milletimiz, camiamız için çalışmaya devam
edeceğiz ve inşallah el birliğiyle ülkemizi dünyanın en büyük ekonomileri
arasına sokacağız" diye konuştu.
-Başbakan
Davutoğlu
Başbakan Ahmet Davutoğlu ise konuşmasında,
"Eğer biz, 'Türkiye ilk 10 büyük küresel ekonomi arasına girecek'
diyorsak, bunu söylem, bunu bir şiar, bunu slogan gibi söylemek değil, onun
altyapısını kuracak şekilde her bir şehrimizin dönüşümünü sağlamak
durumundayız" dedi.
Başbakan Davutoğlu, TOBB Genel Merkezi'nde
düzenlenen 8. Türkiye Ticaret ve Sanayi Şurası'nda konuştu. Başbakan olarak
TOBB'da 4. kez bulunduğunu dile getiren Davutoğlu, "TOBB'da bize de bir
oda tahsis edilecek ki daimi olarak iş dünyasıyla temas halinde olalım"
dedi.
-"Son
12 yıl bir başarı öyküsüdür"
TOBB'da yapılan şuralarla ilgili kayıtların,
Türkiye ekonomisinin geldiği noktanın anlaşılması açısından önemli olduğuna
işaret eden Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Şimdi kayıtları açsak ve 2003'teki ilk
şurayı, o günkü tartışmaları önümüze alsak, 12 yıl içinde Türkiye'nin nereden
nereye geldiğini görürüz. Aslında bunların birlikte yayınlanması lazım. Belki
TOBB Üniversitesinin yüksek lisans ve doktora tezi olarak bütün bu şuralarda
hangi konular gündeme gelmiş, hangi konular şehirlerimizin, odalarımızın
dilekleri temennileri perspektifi olarak yansımış ve hayata geçirilmiş,
bunların bir analizini yapsak, Türkiye'nin en geniş kapsamlı ekonomik ve siyasi
analizi olur.
Son 12 yıl bir başarı öyküsüdür. Kim ne derse
desin, hangi gerekçelerle hangi siyasi mülahazaları yaparsa yapsın, 12 yıl
gerçek bir başarı öyküsüdür. Düşük gelirli grubundan orta gelirli grubuna
çıktık. Kişi başına düşen milli gelirimizi 10 binler seviyesine çıkardık. 240
milyar dolarlardan 800 milyar dolarlara çıktık. 36 milyar dolar ihracattan 160
milyar dolarlara çıktık. Bu arada, 2008'den bu yana dünyanın belki de son 100
yılın en büyük, 1929 krizinden sonraki en büyük krizinin yaşadığını da
unutmayalım. Dünya kriz yaşarken biz büyümüşsek, bunun sırrı, siyasi
istikrardır, güvendir, alınan karaların uygulanması için bir siyasi vizyonun
ortaya konmasıdır ama bunun kadar siyaset ekonomi arasında kurulan sağlam
ağlardır. Yani bizlerle sizler arasında, sizin ihtiyaçlarını karşılamak üzere
bu yasama ve yürütme görevini yürüten mekanizmalar arasındaki sağlam ilişkiler
tesis edildi."
Davutoğlu, "Bugün, dünyada birçok ülke
ekonomik krizler üzerinden siyasi kriz yaşarken, Türkiye bir ateş çemberinin
ortasında parçalanmış, ülkelerin arasında bir istikrar adasıysa, bunda
ekonomimizin sağladığı geniş imkanlar ve bu imkanları en iyi şekilde kullanan,
en iyi şekilde değerlendiren siyasi vizyon vardır. 2001 yılında yazar kasaların
Başbakanlık önünde fırlatıldığı, esnafların dükkanlarını kapattığı bir Türkiye,
ki o zaman dünyada bir ekonomik kriz yoktu, Türkiye'de bir ekonomik kriz vardı,
o tablolar siyasi istikrarsızlıklara yol açtı. Siyasi istikrarın esası siyasi
vizyondur, siyasi vizyonun hayata geçirilmesinin esası da TOBB gibi iş
dünyasını bünyesinde barındıran kurumlarımızla hükümetimiz arasındaki yakın
ilişkidir" diye konuştu.
-"Burası
sorunları örtme makamı değil"
Basına kapalı oturuma geçildiğinde
katılımcılardan tereddüt etmeden, tüm taleplerini açıkça söylemesini isteyen
Başbakan Davutoğlu, "Burası sorunları örtme makamı değildir, sorunları
çözme makamıdır" açıklamasında bulundu.
Bu nedenle 25 öncelikli dönüşüm programını, 3
aylık perspektifle açıkladıklarında, bu paketin iç tutarlılığı kadar, bu
paketlerin toplumsal yansımalarını da göz önüne almaya çalıştıklarını aktaran
Başbakan Ahmet Davutoğlu, şu ifadeleri kullandı:
"Bu paketler, seçim öncesi dönemde
açıklandığı için bazen siyasi tartışmaların gölgesinde kalmış olabilir. Bazen
meyda yeterince yansıtmamış olabilir. Sizlerden beklediğimiz, bu dönüşüm
programıyla ilgili olarak, kanaatlerimizi paylaşmak. Burada biz Türkiye'nin
ekonomik yapısının niteliksel dönüşümünü gerçekleştirmeyi hedef ediniyoruz.
Sadece niceliksel büyüme değil, sadece rakamlardaki büyüme değil, niteliksel
dönüşümü gerçekleştirmek için bu programları yapıyoruz. Nedir niteliksel dönüşüm;
insan dönüşümü, insan kaynağındaki dönüşüm. Ar-Ge ve teknolojik katkıdaki
artıştır. Milli katkının, yerel katkının artmasıdır. Biz balon gibi büyüyen ve
ilk krizde bir iğne oraya battığında çöken bir ekonomi istemiyoruz. Bu şekilde
Avrupa'da yükselen bazı ekonomilerin, sadece hizmet sektörüne bağlı gelişen
bazı ekonomilerin, kriz karşısında nasıl büyük bir travma yaşadıklarını ve
çöküntü içine girdiklerini hepimiz biliyoruz. Dost ve komşu olduğu için
Yunanistan'ta, birçok ülkede bunu görebilirsiniz. Ekonomideki direncin temel
noktası parasal, finansal ya da hizmet sektöründeki rakamlar değil, üretim
sektöründeki verilerdir."
Başbakan Davutoğlu, istihdamın bütün toplum
katmanlarına yayılması için sürekli olarak tedbirler aldıklarını belirterek,
"Dünyada işsizlik yayılırken, Türkiye'de iki olgu bir arada gelişiyor.
Bir; istihdam sürekli artıyor, geçen yıl 1.4 milyon kişi istihdam edildi
Türkiye'de, ek istihdam alanı oluştu. Son 2008 krizinden bu yana 6 milyonu
aşkın istihdam oluşturduk. Bu olağanüstü bir başarıdır" dedi.
"Neden işsizlik oranları aynı ölçüde
düşmüyor?" sorusunu dile getiren Davutoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Çünkü aynı zamanda işgücüne katılım
var. Genç ve dinamik bir nüfusa sahipseniz ve işgücüne daha fazla katılım
teşvik ediyorsanız, tabiri caizse havuza giren su sürekli dinamik ve
hareketliyse, ister istemez o havuzdan çıkardığınız, iş gücünden çıkardığınız
su ne kadar artarsa artsın, oradaki durum sağlıklıdır. Çünkü eğer havuza su
girmezse yani dinamik genç nüfusunuz yoksa bugün Japonya'da, Avrupa'nın bazı
ülkelerinde yaşanan, yaşlılıktan kaynaklanan ekonomik sıkıntılarla, durgunlukla
karşı karşıya gelirsiniz."
- Yüksek
teknoloji yatırımları
Başbakan Davutoğlu, istihdamı artırmak için
toplum yararına çalışanların sayısını artırarak, bu kapsamda 120 bin kişinin
daha işe başlatılacağını vurgulayarak, istihdam teşvikleri anlamındaki
kararların yasama sürecinden geçtiğini de hatırlattı.
Yatırım döneminde uygulanan vergi indirim
oranlarını artırdıklarını hatırlatan Davutoğlu, yüksek teknoloji sınıfındaki
yatırımları öncelikli yatırımlar kapsamına alınarak bunların 5. bölge
desteklerinden yararlanmasını öngördüklerini söyledi.
Bu konuya önem verdiklerini ifade eden Davutoğlu,
"Kim Türkiye'de yeni bir anlayışı, yeni bir ürünü, yeni bir teknolojiyi
devreye sokarsa onun bizim başımızın üzerinde yeri vardır. Ne teşvik istiyorsa
vereceğiz, ne istiyorsa yapacağız ama artık biz teknoloji tüketen bir ülke
olmak istemiyoruz, teknoloji üreten bir ülke olmak istiyoruz. Bunları yakından
takip edeceğiz. Ne teşvik istiyorsanız, '5. bölge yetmez daha teşvik istiyoruz
Ar-Ge için' diyorsanız, o teşvikleri de vereceğiz. Bunu bir taahhüt olarak
söylüyorum. Çünkü geleceğimizi kurtaracak olan budur" dedi.
Türk ekonomisinin markalara sahip olmasını
bunun sağlayacağını belirten Davutoğlu, dünya ile rekabet eden bir teknolojik
altyapıya sahip olunmasının önemini vurguladı.
- "Çok
toplantı yapmak yerine daha çok ürün üretin"
Ar-Ge çalışmalarının desteklenmesi için
yapılması gerekenlere değinen Başbakan Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Her birinizin, her bir odamızın bu
anlamda bir Ar-Ge birimi olması, bulunduğu illerde, ilçelerde Ar-Ge
çalışmalarını desteklemeniz, gözetlemeniz, yönetmeniz bizim sizden en büyük
ricamız. Çok toplantı yapmak yerine daha çok ürün üretin, bu toplantıları
kastetmiyorum bunlar istişare anlamında önemlidir ama salonlarımızın dışında da
Ar-Ge laboratuvarlarında da sizlerle birlikte olmak istiyoruz. İşte o zaman
Türk ekonomisi olağanüstü bir sıçrama gerçekleştirecektir. Finansmana erişim
imkanları bağlamında, sermaye artırımı yapan şirketlere artırılan sermayenin
belli bir kısmını kurum kazancından indirilebilme hakkı getiriyoruz. Bu da çok
önemlidir. Bu cümlenin arkasındaki esas, 'yastık altı' denilen veya atıl duran
kapasitelerin sermaye artırımı suretiyle ekonomiye kazandırılmasıdır. Eğer bu
sağlanırsa bu kurum kazancından indirilebilme imkanı getiriyoruz ki böylece öz
kaynaklarını artıran şirketlerimiz, kredi yoluyla elde edebilecekleri
kaynaklardan çok daha fazla teşvik görerek bu öz kaynakların üzerinden yatırıma
teşvik edilecek, finansman erişim imkanlarıyla buluşacaklar."
-Şura
kapanış konuşması
Başbakan Ahmet Davutoğlu Şura’nın bitiminde
de bir konuşma yaptı. Oda ve borsa başkanları sayesinde bütün Türkiye’yi
dinlemiş olduklarını belirten Davutoğlu şunları söyledi:
“İstişare olumlu adımlar yapmak için
yapılır, istişare ortak bir vizyonu geliştirmek için yapılır. Bugün bir
taraftan sizleri dinlerken diğer taraftan da notlar aldım. Gerek arada, gerekse
masa etrafında arkadaşlarla istişare edip gündeme getirdiğiniz bazı sorunlara
doğrudan müdahalelerde bulunma kararı aldım. Dolayısıyla bugünkü istişarenin
hemen bugünkü ürünlerini sizlerle paylaşmak istiyorum. Sizin gündeme
getirdiğiniz konular gündeme geldiği anda arkadaşlarımız çalıştılar, ne
yapılabilecekse bunları ilettiler, bazı somut kararlar aldık bugünlük. Ama
önümüzdeki günlerde, haftalarda ve aylarda emin olunuz ki gündeme getirdiğiniz
her konu mutlaka değerlendirilip çözüme kavuşturulacak.
Her şeyden önce kadın
girişimcilerimiz adına son sözü alan Sayın Zerrin Hanıma çok teşekkür ediyorum
ve bu çerçevede de kadın girişimcileri her zaman en iyi şekilde desteklemek
için onları bereketli ellerini, her zaman bereketli olan ellerini Türk
ekonomisine katkıda bulunmak için devreye sokmak yolunda zaten çok ciddi
adımları attık, atıyoruz. Mutlaka takip etmişsinizdir geçtiğimiz haftalarda
KOSGEB ve Kredi Garanti Fonundan kadın girişimcilere hibe ve kredi
desteklerinde pozitif ayrımcılık yapma kararı almıştık, bunu daha da
geliştirebiliriz. Ancak şu anda hibe ve destekte kadın girişimcilerimize yüzde
20, Kredi Garanti Fonunda ise yüzde 10 ek destek sağlama kararını almış
bulunuyoruz, hayırlı olsun. Kadın girişimcilerimize destek bizim boynumuzun borcudur.
Yine beni memnun eden çok önemli bir
husus; geçtiğimiz hafta ilan etmiş olduğumuz istihdamı, imalat, sanayi,
yatırımı ve üretimi teşvik paketinin sizler tarafından çok kısa bir sürede bu
kadar özümsenmiş, bu kadar benimsenmiş olması bizi çok mutlu etti. Birçok
konuşmacımız bu teşvik paketine atıfta bulundu ve bunun ekonomimize büyük katkı
sağlayacağını ifade etti. Bu teşvik paketinin böylesine benimsenmiş olması
bizim için çok önemli bir göstergedir. Bu yönde gelebilecek ek tekliflere her
zaman açığız.
Yine beni çok memnun eden, gerçekten
ülkemizin geleceği açısından sadece ekonomik bağlamda değil siyasi bağlamda da
ümitlenmemizi, ümitvar olmamızı güçlendiren bir husus da, özellikle Doğu ve
Güneydoğu Anadolu bölgesinden gelen oda temsilcilerimizin çözüm sürecine
yaptığı atıftır. Çözüm süreci sadece siyasal bir proje değildir, kültürel bir
proje değildir, bugün sizlerin de ortaya koyduğu gibi, büyük bir ekonomik
projesidir, sosyoekonomik projedir ve ülkemizin kalkınmasındaki en önemli katkı
alanlarından biridir.
Bütün ülkemizin her köşesinden gelen
iş adamlarımız bilsinler ki, ülkemizin her köşesinde kamu düzeni egemen olacak.
Kamu düzenini bozmak isteyen, kamu düzeni üzerinden iş dünyasını tarumar etmek
isteyen, iş yerlerini yakan, yıkan çabalara hiçbir zaman izin vermeyeceğiz.
Kamu düzenini mutlaka egemen kılacağız ve kamu düzeni üzerinden de ekonomik
yatırımlarımızın garanti edilmesini sağlayacağız.
Hiç tereddüdünüz olmasın,
Türkiye’nin her bir santimetrekaresinde hem barış ve kardeşlik hakim olacak,
hem de kamu düzeni hakim olacak. Bu konuda Doğu ve Güneydoğu bölgelerimizden
gelen oda başkanlarımıza gösterdikleri hassasiyet ve kararlılık dolayısıyla bir
kez daha teşekkür ediyorum.
Yine bir başka husus bütün hemen
hemen oda başkanlarımızın bir talebi benim dikkatimi çekti her yerde Sinop’ta
da, Samsun’da da, Güney’de de, Mersin’de her yerde organize sanayi bölgeleri
konusundaki talepler bu çok önemli bir gösterge. Herkes ya organize sanayi
bölgesi kurulmasını istiyor tek istisnası o anlamda organize sanayi bölgesi
olmadığı için Artvin’di, Artvin Oda Başkanımız dile getirdiğinde Artvin’e
gittiğimde de bunu tetkik etmiştim. Tekrar Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanımızı sordum derhal, Artvin’e inşallah tek organize sanayi bölgesi olmayan
ilimiz.
Bir oda başkanımız Organize Sanayi
Bölgesi Kanunun geçici 9. maddesine atıfta bulunup bedelsiz parsel tahsisisin
uzatılması talebinde bulunmuştu. Hemen gerekli girişimde bulunduk toplantı
esnasında Bakanlar Kuruluna sevk edilen bir husustu Başbakanlığa sevk edilen
bir husustu. Bugünden itibaren bu toplantıyla birlikte Organize Sanayi Bölgesi
Kanunun geçici 9. Maddesi yani bedelsiz parsel tahsisinin 12 Nisan 2015’den
itibaren iki yıl daha uzatılması talebi karara alınmıştır.
Aradaki istişarelerle bu konuda
gerekli adım atıldı Bakanlar Kurulu kararı da çıkartılıyor. Yine organize
sanayi bölgelerinin enerji sorunları gündeme gelmişti. Organize sanayi
bölgelerinin doğalgaz ve enerji sorunlarının çözümü için Enerji Bakanlığımız
ile Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımız arasında ortak bir komite kuruldu
en kısa zamanda bu enerji sorunlarının çözümünde de kararlıyız.
Yine dikkatimi çeken ve beni memnun
eden husus organize sanayi bölgelerinin artık sanayi bölgesi adıyla değil, bazı
ihtisas alanlarıyla tanımlanması. Hayvancılık organize sanayi bölgesi, tarım
organize sanayi bölgesi, enerji organize ihtisas bölgeleri halinde
tanımlanması. Bu da çok önemli, çünkü ihtisas bölgelerinin artması o alandaki
kümelenmeyi ve o alandaki çalışmaları teşvik eden bir olgu. İki ihtisas bölgesi
bu anlamda ile ilgili talep gelmişti yargı hususu olan. Birisi Bartın,
Zonguldak ve bölge için önemli olan Filyos endüstri bölgesi mahkeme kararıyla
durdurulmuştu. Bu konuda Mayıs ayı içinde iptal kararına uyarak işlemleri ikmal
etmek için çalışıyoruz. Filyos endüstri bölgesi mutlaka şu veya bu gerekçeyle
yargı kararları da göz önünde bulundurularak tamamı erdirilecek. Aynı şekilde
Ceyhan enerji ihtisas endüstri bölgesinin kamulaştırma işlemleriyle ilgili yargı
süreci devam ediyor. İnşallah onu da yine yargı kararları çerçevesini onları da
göz önüne alarak çözüme kavuşturacağız.
Yine çok üzerinde hemen hemen bütün
oda başkanlarımızın durduğu hususlardan bir tanesi teşvik sistemi. Teşvik
sistemi arkadaşlar nihayetinde iller arasındaki farklı avantajların
değerlendirilmesi amacıyla ortaya konan bir mekanizma. Hem gelir dağılımı
adaletsizliklerini ve alt yapı farklılıklarını ortadan kaldırmak, hem de belli
alanlarda, belli sektörleri, belli bölgelerde teşvik ederek Türkiye’nin
gelenine ekonomik kalkınmayı yaymak. Şimdi bu çerçevede teşvik sistemi
uygulamasını performans değerlendirmesine tabi tutuyoruz ve sizden bugün gelen
talepler de göz önünde bulundurularak sadece il bazında değil, ilçe bazına
inecek şekilde teşvik sistemini yeniden değerlendireceğiz ilçe bazına inecek...
Çünkü birçok ilimizde il içinde de
çok farklı ilçelerimizin farklı gelişmişlik düzeylerinin olduğunun farkındayız
özellikle büyük illerde, ben Konya’dan da bunu çok yakından biliyorum. Bunlar
yalnız şuna dikkatinizi çekmek isterim: Nihayet teşvik sisteminde hangi
esasları getirirseniz getirin mutlaka itiraz eden iller olacaktır, ilçeler
olacaktır. Mesele belli bir optimizasyonla en objektif kriterleri ortaya koyup
bunların hayata geçirilmesini sağlamak. Dolayısıyla, sizlerden gelecek verileri
değerlendireceğiz. Ama ayrıca şunu da bilelim: Destekler teşvik sistemi
üzerinden olmuyor sadece, genel teşvikler var, stratejik faktörler var, beşinci
bölge desteği alan öncelikli sektörler var, büyük ölçekli projelere verilen ek
destekler var. Burada detaya girmek istemiyorum ama, sadece meseleyi bölge
bazında verilen, altı bölgeye yayılmış desteklere yoğunlaşmayın, sektörler
bazında ar-ge konusunda olduğu gibi stratejik sektörler bazında, büyük ölçekli
projeler bazında verilen ek destekler var. Kalkınma bölgeleri, kalkınma
ajansları, TÜBİTAK üzerinden verilen destekler var, bütün bu desteklerinin
hepsinin birden göz önüne alınması, hepsinin sizin tarafınızdan
değerlendirilmesi önemli.”
-Başbakan
seferberlik istedi
“Bu çerçevede yine organize sanayi
bölgelerini daha da bir adım ötede, hem teşvik, hem de organize sanayi
bölgelerini de içine alacak şekilde ve bir anlamda bunları da kapsayan serbest
bölgeler ilgili kanuni çalışmalar, yasal çalışmaları tamamlandı ve serbest
bölgeler kanunu Bakanlar Kurulu tarafından imzalanarak Türkiye Büyük Millet
Meclisi’ne sevk edildi. Dolayısıyla, serbest bölgelerle ilgili de yine kapsamlı
bir düzenleme bu anlamda devreye sokuyoruz, inşallah seçim sonrasında öncelikli
olarak ele alacağımız hususlardan birisi de bu.
Yine çok olumlu anlamda takdirle
takip ettiğim bir ortak talep veya gündeme getirilen konu, nitelikli insan
eğitimi. Birçok oda başkanımız nitelikli insan eğitimi konusunda görüş beyan
ettiler ve bu konuda destek talep ettiler.
Açılış konuşmasında da vurguladım,
bu ikinci hamle döneminde bizim en çok odaklanacağımız husus, bir, eğitimdir,
iki, ar-ge çalışmalarıdır. Bundan sonra Türkiye’nin orta gelir grubundan yüksek
gelir grubuna çıkmasının anahtarı da bu iki alandır, insan kaynağımızı
güçlendireceğiz ve teknolojik altyapımızı destekleyeceğiz, insan çünkü
nihayette bizim temel unsurumuzdur. Sizlerin her birini dinlediğimde, 20 sene,
30 sene önce böyle bir oda başkanları toplantıları yapılsa acaba nasıl olurda
diye tahayyül etmeye çalıştım ve insan kaynağındaki olumlu değişimi görmekten
büyük mutluluk duydum.
Bir seferberlik ilan etmenizi rica
ediyorum; gelin fabrikalarınızda, iş yerinizde çalışan insanlarımızın
niteliklerini güçlendirelim. Gelin işçi ya da teknisyen ararken rastgele arama
çabasının yerine, hep beraber eğitimi birlikte üstlenelim, mesleki eğitimi iş
dünyasıyla birlikte yeniden yapılandıralım.”
Şimdi dikkatimi çeken ve beni
gerçekten mutlu eden bir başka husus da, konvansiyonel alanlar dışında
illerimizin yeni alanlara yönelmesi. Bunlardan birisi de turizm. Normalde
turizm deyince Bodrum, Marmaris, Muğla, İzmir, Antalya hattı düşünülürdü
eskiden veya Kapadokya düşünülürdü, İstanbul tabi düşünülürdü, bazı
illerimizdeki oda başkanlarımızın, mesela Karabük, Bartın, Sinop, Bolu, Amasya,
Adıyaman, Ağrı özel olarak turizme atıfta bulundular, bu çok önemli, çünkü
Türkiye turizm açısından bir cennet ülke. Adıyaman’da Nemrut Dağı’na, Ağrı’da
Ağrı Dağı’na yönelik turizm kadar, Karabük’te Safranbolu’nun, Sinop da, Bolu
da, Amasya zaten bu anlamda şehir yapısı itibarıyla bir cazibe merkezidir, bu
turizm alanlarının yayınlaştırılması için de her türlü çabayı göstereceğiz.
Yine bugün toplantı esnasında
aldığımız, hemen müdahale anlamında aldığımız kararı, bir müjdeyi daha sizlerle
paylaşmak istiyorum, o da, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımızla görüştük,
turizm bölgelerinde sigorta prim oranlarının farklılaştırılması talebi vardı,
hani sezon döneminde, yaz-kış, bu talep karşılanacak. Gün veya oran olarak
çalışma takvimine göre ayarlandırılmış bir teşvik mutlaka bu anlamda turizm
sektörüne yansıtılacak.
Önemli bir ortak alanlardan biri de
ulaştırma. Hemen hemen her oda başkanımız ulaştırmayla ilgili atıflarda
bulundu, onun için toplantının ikinci kısmına Ulaştırma Bakanımızı da çağırdım
ki bizzat şahit olsun ve dinlesin. Çünkü Türkiye insan dışında en büyük kaynağı
coğrafyası olan bir ülke. Türkiye’nin coğrafyası dünyanın en değerli
coğrafyası, en değerli mekanı. Bu değerli mekanı ekonomiye bir önemli kaynak
olarak dönüştürecek olan sektör de ulaştırma sektörü ve ulaştırma sektörünü
artık sadece taşıma sektörü olmaktan çıkıp bir lojistik sektör haline dönüşmesi
lazım.
Yine çok büyük memnuniyetle
hepinizde gördüm ki, lojistik kavramı yerleşmiş. Artık talep sadece bir ilden
diğeriyle rahat seyahat etme talebi değil, illerimizin lojistik merkez haline
dönüşme talebi, bu çok önemli. 25
öncelikli dönüşüm programının bir maddesi de buydu, taşımadan lojistiğe geçiş.
Özellikle kavşak noktaları üzerinde bulunan illerimizin mutlaka lojistik
merkezler haline dönüşmesine öncelik vereceğiz ve bu çerçevede gerekli adımları
atacağız.
Bazı sektörlerde de özel bazı
bir-iki projeyi zikrederek sadece geçeceğim dile getirilen. Turizmle
ulaştırmanın birleştirildiği talepler oldu. Çok doğru talepler, Antalya-Kayseri
yüksek hızlı tren, hızlı tren talebi. Antalya’nın turizm havzasını
Kapadokya’nın turizm havzasıyla birleştirecek hızlı tren projesi zaten
gündemimizde, bunun en kısa zamanda hayata geçirilmesi için çalışmalar sürüyor.
Bu noktada yine sınır illerimizin
talepleri oldu gümrük kapıları bağlamında, bazı müjdelerimizi de burada gümrük
kapıları bağlamında paylaşmak istiyorum. Dile gelen talepler çerçevesinde Sinop
ve Adıyaman’da gümrük müdürlüğü kuruyoruz, işlemler tamamlanıyor, inşallah
Sinop ve Adıyaman gümrük müdürlüğüne kavuşacak. Üzümlü ve Derecik kapıları,
Irak kapıları Hakkari’de, Hakkari Oda Başkanımızın vurguladığı Üzümlü ve
Derecik kapılarının açılış kapıları tamamlanmak üzere, kısa sürede açacağız.
İnşallah Hakkari’ye geldiğimizde bunu birlikte açarız. Bakanımıza da bu konuda
gerekli talimatı verdim, Hakkari’nin o sanki Türkiye’nin bir köşesinde kalmış
görüntüsü olmayacak. Hakkari, bütün diğer illerimiz gibi Ortadoğu’nun,
Mezopotamya’nın, Türkiye-İran-Irak hattının kalkınmış bir şehri haline gelecek.
Habur’da üçüncü köprünün inşaatı hem Kuzey Irak ve hem de Türkiye tarafında
başladı. Üçüncü köprü üç gidiş-üç geliş altı şeritten oluşacak, tamamlandığında
Habur’un kapasitesi yüzde 50 oranında artacak, bunu da en kısa sürede inşallah
önümüzdeki aylarda tamamlayacağız. Yine Artvin, Ardahan ve Kafkaslar’a komşu
illerimizden gelen talepler de Sarp sınır kapısının projesi tamamlandı, ihaleye
çıkıyoruz kısa zamanda, Çıldır Aktaş kapısını da Mayıs ayında açıyoruz, hayırlı
olsun.
Düzce, Amasya, Bartın’ın da gümrük
müdürlüğü kurulması talepleri var, onları da değerlendirmeye alacağız, inşallah
en kısa zamanda bu konuda da gerekli… Nusaybin’de, iyi hatırlattınız, Mardin
Oda Başkanımıza teşekkür ediyorum, Nusaybin’de bizim tarafta her şey tamam.
Mesele Suriye’nin karşı tarafında, yani Kamışlı’da gerekli düzenin sağlanmamış
olması. Yoksa bizim tarafımızda Nusaybin, Rifat Beyle de konuştuk, her şeyi
hazır. Eğer Suriye’de bu çatışmalar yaşanmamış olsaydı şimdi Suriye-Türkiye
sınırı tümüyle neredeyse entegre bir sınır haline dönüşmüş olacaktı. Hiç merak
etmeyin, inşallah Suriye’de de belli bir kamu düzeni oluştuğunda bu işlemler
tamamlanmış olacak.
Yine önemli bir alan olarak tarım ve
hayvancılık alanında öne çıkan illerimizin hemen hemen hepsinde benzer talepler
geldi.
Dereköy için de gerekli talimatı
Bakanlar Kurulunda görüşmüş ele almıştık. Diğer kapılarla birlikte entegre bir
şekilde açılacak, Bulgaristan’la bu konuda görüşmeler de yapılıyor, ihale
aşamasında. Merak etmeyin, hiçbir kapıyı, Türkiye’nin hiçbir kapısını
kapatmayız. Hiçbir kapısı Türkiye’nin kapalı olmayacak, bütün dünyaya açık
halde devam edeceğiz.
Şimdi burada tarım ve hayvancılık
alanında Türkiye’nin bölgesel kalkınma ve sulama büyük havza projeleri var;
GAP, DAP, KOP, DOKAP gibi. Bugün dikkatimi çeken bir husus ve çok güzel bir
proje, zannediyorum Çorum, Yozgat, birkaç ilde, Sivas’ta da oda başkanlarımız
dile getirdiler; Kızılırmak ve Yeşilırmak’ın da benzer bir havza olarak
değerlendirilmesi. Doğrudur, Kalkınma Bakanımızla konuştuk, Kızılırmak ve
Yeşilırmak arasındaki bölgenin de, Anadolu’nun kalbi olan o bölgede de ortak
bir kalkınma projesinin devreye sokulması için çalışma yapma talimatı verdim.
Buradaki illerimiz de aynen Dicle ve Fırat’ın, Seyhan ve Ceyhan’ın arasındaki
bölgeler gibi inşallah Kızılırmak-Yeşilırmak hattında da bu çerçevede adımlar
atılacak.
Ve yine birkaç oda başkanımızın dile
getirdiği bir hususta bir müjdeyi daha burada aldığımız, bugün de Bakanlar
Kurulu kararını çıkardığımız, bugünkü Resmi Gazetede yayınlanmış bir kararı
sizlerle paylaşmak istiyorum, bu da, pamuk ürününü destekle ilgili. 2015 yılı
ürünü için pamuk primi 55 kuruştan 65 kuruşa çıkarılmıştır, hayırlı olsun.
(Alkışlar) Bu artışın ek maliyeti 250 milyon Türk Lirasıdır 10 kuruşluk artış.
Ayrıca bunun dışında mazot, gübre, toprak analizi, organik tarım gibi
desteklerle birlikte pamukta desteklerin maliyeti karşılama oranı 2002 yılında yüzde
19 iken 2014 yılında bu kararlarla birlikte 2015’te yüzde 45’e çıktı. Toplam
pamuğa verdiğimiz destek bu çerçevede 71 kuruşa çıkardık. Bakanlar Kurulu
kararı çıktı ve Resmi Gazete’de yayınlandı.
Yine tarımsal destekler bağlamında
bugüne kadar, 8 Nisan’a kadar tarımsal desteklerle ilgili ödemelerde toplam 3
milyar 569 milyon Türk Lirası ödeme yaptık. Nisan sonuna kadar da ödeneceklerin
toplamı 1 milyar 383 milyon Türk Lirasıdır. Yani tarıma destek ve hibeler
konusundaki hiçbir ödemede 1 günlük dahi gecikme yok. Devlet söz verdi mi
yapar, ödediği zaman borçlu olduğunda da vatandaşına, çiftçisine borcunu günü
gününe öder; işte devlet olmak bu demek.
Dolayısıyla, 2015 Nisan sonuna kadar
toplam 4 milyar 952 milyon Türk Lirası ödemiş olacağız. Mayıs ayında
ödenecekler ise toplam 1 milyar 384 milyon Türk Lirası. Mayıs ayı bittiğinde 5
ayda toplamda yüzde 64 tarımsal destek ödemesi yapılmış olacak ve 6 milyar 400
milyon Mayıs sonuna kadar ödenmiş olacak. Devletimizin ve ülkemizin bereketi
çiftçimizin de bu anlamda semeresini almasıyla inşallah en iyi düzeye
çıkarılacak.
Yine bu çerçevede birçok ilimizden
talep geldi IPARD desteklemelerine kapsamına alınması talebi. Burada IPARD
desteğinden faydalanamayan 39 ilimizi mağdur etmiyoruz. Kırsal kalkınma yatırımlarının
desteklenmesi programı kapsamında benzeri yeni uygulamalara başlıyoruz ve bu 39
ilimizi de bu destek programının parçası haline, unsuru haline getireceğiz bu
konuda hiçbir ayrımcılık söz konusu olmayacak.
IPARD’ın desteklediği sektörleri 32
ilimiz içinde hibe kapsamına alıyoruz. 39 ilimiz için IPARD içinde olan
büyükbaş ve küçükbaş hayvancılık, kanatlı ve kültür balıkçılığının yanında,
kültür mantarına yönelik sabit tesis yapımını da destekliyoruz. Sadece 9
ilimizin faydalanacağı diğer yatırımlar bu illerimizden faydalanacağı
yatırımlar için şu şekilde: Yaş meyve, sebze tasnif, paketleme ve depolaması
yatırımları ve diğer birçok yatırım alanlarında da bu 39 ilimize ek destek
sağlanacak. İşte bütün bu hususlar göz önüne alındığında bizim ülke kalkınması
itibariyle ulaştırmadan tarıma, turizmden organize sanayi bölgelerine kadar
Türkiye’yi Türkiye’deki bütün sektörleri tam bir bütüncül bakış açısıyla ortak
bir resmin parçaları olarak görüyoruz.
Burada çok iyi bir dokuman
hazırlanmış bütün bu talepleri, bütün bu beklentileri yansıtan bu dokumanı bir
temel başucu dokumanı olarak bütün bakanlıklara dağıtacağız ve gerekli
çalışmaları yapacağız.
Bu ülke hepimizin ülkesi, 78
milyonun ortak hayat alanı, ortak geleceği. Her birinizin katkısıyla, alın
teriyle, emeğiyle çok güçlü bir ülkeyi beraber inşa edeceğiz.”