02.05.2015 Ankara TOBB’un 71’inci Mali Genel Kurulu Başbakan Davutoğlu, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, MHP Genel Başkan Yardımcısı Vural ve TOBB delegelerinin katılımıyla gerçekleştirildi. TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu, iş dünyasının yeni bir büyüme hikayesi yazmak istediğini bunun için de siyasilerden yeni yapısal reformların elbirliğiyle ve hızla hayata geçirilmesini istediklerini vurguladı.
Hisarcıklıoğlu, “2015 seçimleri
Türkiye’nin yeniden ayağa kalkması için milat olmalı. Haziran’dan sonra
önümüzde seçimsiz bir 4 yıl var. Bu fırsatı mutlaka değerlendirmeliyiz. Bu
dönem sert tartışmaların geride kaldığı, güçlü reformların dönemi olmalı. Daha
özgür ve daha zengin Türkiye için adımlarımızı hızlandırmalıyız” dedi.
GENEL KURUL FİLMİNİ İZLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ
Türkiye’nin yeni bir büyüme
modeline ihtiyacı olduğunu ifade eden Hisarcıklıoğlu, “Yeniden bir yapısal
reform gündemi oluşturarak, yeni bir büyüme hikâyesi yazmalıyız. Firmalarımızın
yaşadığı çeşitli sıkıntılara hızlı çözümler üretmeliyiz” diye konuştu.
##957##
Hisarcıklıoğlu Genel Kurul’da
şöyle konuştu:
“Sayın
Genel Kurul Başkanım ve Konsey Başkanlarım, sayın Başbakanım, Cumhuriyet Halk
Partisi’nin sayın Genel Başkanı, Milliyetçi Hareket Partisi’nin sayın temsilcisi,
Kıymetli Bakanlar, Milletvekilleri ve Bürokratlar, Odalarımızın, Borsalarımızın,
Kadın ve Genç Girişimci Kurullarımızın Başkanları, Meclis Başkanları, Genel
Kurul delegeleri, dünyanın dört bir tarafından gelen Türkçe konuşan
girişimcilerimiz, basınımızın seçkin mensupları, değerli mesai arkadaşlarım, sizleri,
şahsım ve TOBB Yönetim Kurulu adına gönül dolusu muhabbetle selamlıyorum. Hoş
geldiniz. Bizlere şeref verdiniz.
Gördüğünüz
gibi bu sene genel kurulumuzun teması Çanakkale Zaferi. Zira tarihi değiştiren Çanakkale
destanının 100. yılındayız.Çanakkale;
Milli Mücadele ruhunun ve kadrosunun doğduğu yerdir. Çanakkale; Türk milletinin
dirilişidir, yeni Türkiye Cumhuriyetinin de önsözüdür. Çanakkale; bu necip
milletin dünyaya, savaşta bile ahlakın olduğunu öğrettiği yerdir. Anadolu’nun
evlatları hem savaştılar, hem insanlığı, hem de erdemi öğrettiler. Süngüleri
sanki kalemdi. Düvel-i muazzama'ya savaşın bile onuru olduğunu, hece hece
gösterdiler.Biz
Çanakkale’de bir nesli feda ettik. İstanbul, Kayseri, Konya, Sivas, Tokat ve
daha pek çok ilden lise öğrencileri, gönüllü olarak cepheye gitti ve şehit
düştü.
Mehmet
Akif ne güzel söylemiş;
Şu
Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi? En kesif orduların yükleniyor dördü
beşi.
Bomba
şimşekleri, beyninden inip her siperin; Sönüyor göğsünün üstünde o aslan
neferin.
Asım'ın
nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek: İşte çiğnetmedi namusunu,
çiğnetmeyecek.
Şimdi;
“şehitlerimize layık birer evlat mıyız?” diye kendimize sormalıyız. Biz, onların sayesinde bugün buradayız. Bu
bilinci yaşattığımız ve yaşadığımız sürece varlığımız ilelebet devam edecek.Varlığımızı
borçlu olduğumuz Çanakkale Müstahkem Mevkii Kumandanı ve “18 Mart kahramanı”
Cevat Paşa'yı, Çanakkale'de ve sonra Milli Mücadele'de canlarını ortaya koyarak
bize bu vatanı kazandıran, başta “Anafartalar kahramanı” Mustafa Kemal olmak
üzere, Fevzi Çakmak’ı, Kazım ve Fahrettin Paşaları, Nusrat’ın kaptanı Tophaneli
Hakkı Yüzbaşı’yı, Seyit Onbaşı’yı ve kahraman Mehmetçiği rahmetle, saygıyla
anıyoruz. Ruhları şad olsun.
Bu
vesileyle, yine buradan özellikle vurgulamak isterim ki, sözde Ermeni soykırımı
konusunda Avrupa Parlamentosu'nun ve diğer bazı ülkelerin aldıkları kararları
üzüntüyle karşılıyorum.Bilim
adamlarına, tarihçilere, arşivlere aldırmadan, siyasal kararlarla tarih
yazılmasını Türk iş alemi olarak kabul etmiyoruz. Siyasetçiler
tarih yazamaz, tarihin hakemliğini yapamaz. Siyaset, tarihin yeniden yazılmasıyla
değil, geleceğin inşasıyla ilgilenmelidir.Buradan
söylüyorum! Hiç kimse tarihi, kendi siyasetine alet etmesin! Böyle davranan
siyasetçilere sesleniyorum! Çekin ellerinizi tarihin yakasından!
Dün
sayın Cumhurbaşkanımız, hizmet şeref belgesi ödül törenimize katılarak, bizleri
onurlandırdı. Camiamıza destek ve moral verdi.Bugün
de Başbakanımızı, CHP’nin genel başkanını, MHP’nin grup başkan vekilini
ağırlamaktan büyük memnuniyet duyuyoruz. Başbakanımız sadece son 1 ay içinde, üçüncü
defa TOBB’ne geldi. Nisan ayında, kendisinin başkanlığında,
bütün şehirlerin ekonomik sorunlarının masaya yatırıldığı tek platform olan,
Türkiye Ticaret ve Sanayi Şurası’nı yaptık.Ardından 60 sektörün bir araya geldiği
tek platform olan, Türkiye Sektörel Ekonomi Şurası’nı yine birlikte
gerçekleştirdik. Başbakanımız daha bu toplantılar
esnasında getirdiği çözümlerle, icracı ve çözüm odaklı yönetim anlayışını
bizlere gösterdi.Şura'da, özel sektör ile kamu arasındaki istişarenin
arttırılması için çok önemli bir adım attı. ESDK’nın canlandırılması müjdesini
verdi. Teşekkür ediyoruz!
Aynı şekilde, 25 alanda açıklanmış
olan eylem planlarını da, ülkemizin geleceği açısından çok önemsiyoruz.Ülke olarak kendi içimize
odaklandığımız bu günlerde, biraz kafayı kaldırıp, dünya geneline bakmanın
önemli olduğunu düşünüyorum. 2015, küresel ekonomide sürprizlerle
dolu bir yıl olacak. ABD, Avrupa, Rusya ve Çin ekonomileri dalgalı bir seyir
izliyor.Ancak özellikle Avrupa ekonomilerinde
canlanma devam ederse, Türkiye olumlu etkilenecek.
2015 öncesinde, gelişen ekonomiler
hızlı büyürken, gelişmiş ekonomiler yavaş gitmekteydi.Bu yılsa, Hindistan hariç, tüm gelişen
ekonomilerin yavaşlamakta olduğunu görüyoruz. Dünya üretiminin yüzde 85’ini yapan 20
büyük ekonomi, 2014 yılında yüzde 3,4 büyümüştü. Bu yıl bu oranın gerilemesi
söz konusu.Gelişen ülkelerse geçen sene ortalama
yüzde 4,5 büyümüştü. Bu seneki beklenti yüzde 4 civarında. Petrol fiyatlarının son dönemde artmasıyla
Rusya ekonomisindeki daralma sınırlandı. Yine de bu yıl için küçülme
yaşayacaklar.
Özetle dünyada bir toparlanma var, ama
yetersiz. Hepimiz için söylüyorum! Sürprizlere hazır olup, risklerden uzak
durmakta fayda var.Ülkemize baktığımızda bizim dünya
genelinden, 2 kat daha tedbirli ve dikkatli olmamız gerektiğini görüyoruz. Zira dünyadaki belli başlı jeopolitik
risklerin tamamı, bizim çevremizdeki coğrafyada yaşanıyor.Düşen petrol fiyatları dış ticaret
açığımızı olumlu etkilerken, ihracat, turizm, yatırım ve uluslararası
müteahhitlik işlerimizi kısıtlıyor. Öncü göstergelerin çoğu, büyümede
zayıf bir görünüme işaret ediyor.
İç piyasada hem işler durgun, hem de
tahsilatta, özellikle de çek’lerde giderek artan ölçüde sıkıntılar yaşıyoruz. Bu
sıkıntıları aşmak için büyüme temposunu mutlaka artırmalıyız.Yılın ikinci yarısında, hem seçim
döneminin geride kalması, hem de Avrupa’nın canlanmasıyla, iç piyasa ve
ihracatın daha olumlu seyretmesini ve büyümenin hızlanmasını umuyoruz. Özetle 2015, düşe kalka yol alacağımız
bir yıl olacak.
2015 yılının bizler için ayrı bir
önemi daha var. Türkiye bu sene G20’nin dönem başkanı. Hükümetimizin verdiği
görevle, camiamız adına ben de, G20’nin iş dünyası kanadı olan B20’nin dönem
başkanlığını yürütüyorum.Çok ilginç bir zamandan geçiyoruz.
Günümüzde pek çok küresel sorunla yüzleşmek zorundayız. Bu küresel sorunların çözümü için de, küresel
bir koordinasyon yapısına ihtiyacımız var. İşte G20 bu yüzden çok önemli. Çünkü hepimiz çok iyi biliyoruz ki;
küresel sorunlarımıza, küresel çözümleri, ancak G20’de bulabiliriz. Ve G20
liderlerini etkileyebilecek, küresel gündemi yönlendirebilecek çok önemli bir
fırsat önümüzde.Maç bu sene bizim sahamızda oynanıyor.
Küresel ekonominin kuralları, Türkiye’nin liderliğinde kurgulanıyor. Bu zamana kadar B20’de çokuluslu dev şirketlerin
patronları ya da patron kulüpleri başkan olmuştu. Ama bu sene ilk defa iş dünyasının tüm
kesimlerini temsil eden bir Oda camiası, yani bizler B20’ye başkanlık ediyoruz.
Bu aslında camiamızın ne kadar güçlü bir küresel aktör olduğunun da, en önemli
göstergesi.Görevi devralınca hemen kolları
sıvadık ve çalışmalara başladık. Sadece 250-300 dev şirketin yer aldığı B20’yi,
yaklaşık 1000 küresel şirketlik büyük bir ağa dönüştürdük. Çalışmalarımızı sadece Türkiye ile de
sınırlandırmadık. Hem Türkiye’yi, hem de B20’yi anlatmak için 5 kıtada, 12
büyük toplantı organize ettik.Bunların 5’ini tamamladık. Toplamda
158 bin kilometre yol yaptık. Yani dünyanın etrafını 4 kez dolandık. İş dünyası
liderleriyle bir araya geldik. Devler kulübü olan B20’yi hükümetimizin
sahiplenmesiyle KOBİ’lere açtık. Hem G20’de, hem de B20’de “KOBİ’ler
nasıl büyür”, “büyük şirketlerle nasıl ortaklılar kurar” meselesini gündemin
ana maddesi haline getirdik.
Bununla da kalmayıp, bir ilki
gerçekleştirdik. Milletlerarası Ticaret Odası ICC ile birlikte Dünya KOBİ
Forumu’nun kuruluş çalışmalarını başlattık.KOBİ’lerin sorunlarını sahiplenecek,
bu sorunları çözecek, KOBİ’ler için lobi yapacak, KOBİ’lerin hamisi olacak
uluslararası bir kurum oluşturuyoruz. Bu girişimimiz tüm G20 hükümetlerinden,
Dünya Bankası’ndan ve OECD’den destek buldu. Bu çalışmalarımızda hep bizlerin
yanında olan, destek veren Başbakan Yardımcımız Sayın Ali Babacan’a
teşekkürlerimi sunmak istiyorum.Bu süreçte Sayın Babacan’ın tüm
dünyanın, G20 hükümetlerinin ve özellikle küresel finans çevrelerinin ne kadar
takdirini kazandığına bir kez daha şahit oldum ve ülkem adına gurur duydum. Altı ay önce “Türkiye G20 dönem
başkanlığında varlık gösteremez” diyorlardı. Ama bugün hem G20’de Türkiye’nin,
hem de B20’de Türk iş dünyasının gündemi nasıl belirleyeceğini herkese
gösterdik.
TOBB
Genel Kurullarında geleneksel olarak kendi muhasebemizi yaparız. Bu nedenle
geçtiğimiz genel kuruldan bugüne yaptıklarımızın bir kısmına değinmek
istiyorum. Öncelikle yerel kalkınmaya odaklandık.
Bunun için de Odalarımızın ve Borsalarımızın hizmet kapasitesini artırdık.
·Dünya standartlarında hizmet veren,
yani 5 yıldızlı Oda-Borsa sayımızı 191’e çıkardık.
·Bu yıl 41 Oda ve Borsamız daha akreditasyon
sürecine girdi. Böylece dünya standartlarında hizmet veren Oda-Borsa sayısı 232’ye
ulaşacak.
·Oda ve Borsalarımızın Avrupa Birliği,
Kalkınma Ajansları ile yaptıkları toplam proje sayısı 1.158, şehirlerine
kazandırdıkları hibe kaynak miktarı 706 milyon lira oldu.
·Çay, zeytinyağı, buğday, un, pestisit
ve aflatoksinde akredite laboratuvarlarımız dünyaya referans oldu.
·Oda ve Borsalarımız, yerel kalkınmada
öncü olsun istiyoruz. Ülke ve dünya ekonomisini daha yakından takip
edebilmeleri ve proje yapma kapasitelerini daha da artırmak için illerimize
Akademik Danışmanlar atadık.
·Oda ve Borsalarımızdaki hizmet
anlayışını güçlendirmek için Bilgilendirme Seminerleri başlattık. Yaklaşık 5
bin meclis üyemize 3’er günlük seminerler verdik.
Biz
hizmet için buradayız, hizmet için varız. Hizmete de devam edeceğiz.
Öncelik verdiğimiz ikinci konu, Türkiye’nin
zenginleşmesi için girişimci sayısının ve kapasitesinin artırılması.
·Girişimcilik konusunda hiç mütevazi
olmayacağım. Attığımız tohum meyvesini verdi.
·Türkiye’nin gündemine girişimciliği
sokmak için kurduğumuz Kadın ve Genç Girişimci Kurullarımız, geçtiğimiz yıl 1,300
faaliyet gerçekleştirdi.
·Girişimci kurullarımız, tüm illerde
girişimcilik eğitimi vermeye başladılar.
·Girişimci olmak isteyen yeni nesille,
başarılı girişimcileri bir araya getirmek, böylece destek vermek üzere, G3
Forumu’nu hayata geçirdik ve Anadolu’ya yaymaya başladık.
·Her yıl yaptığımız “Türkiye 100”
projesi kapsamında, Türkiye’nin en hızlı büyüyen 100 şirketini belirliyoruz.
·Gelecek vadeden bu şirketleri,
Amerika’da kendi sektörlerindeki şirketlerle bir araya getiriyor, dünyaya
açılmalarını kolaylaştırıyoruz.
·Gençlerimizin iş kurması için TOBB ETÜ
bünyesinde Garaj İnkübasyon Merkezi’ni kurduk
·Balkanlar, Ortadoğu, Kuzey Afrika,
Kırım, Orta Asya’daki Türkçe konuşan girişimciler için uyguladığımız “Türkçe
Konuşan Girişimciler” Programının 18. sini başlattık.
·Çünkü bu coğrafyalarda, kendi
dilimizle daha kolay iş yapabilmek istiyoruz.
·İşte 21 ülkeden gelen 47 Türkçe
Konuşan Girişimcimiz bu salonda! Misafirlerimize hep beraber hoş geldiniz
diyelim.
İleri teknolojiyi ülkemize getirmeye
odaklandık.
·Biliyorsunuz, Türkiye’de, bir yılda 3
dönem eğitimi ve ortak eğitim sistemini ilk başlatan ve tek uygulayan TOBB
Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi’dir. Şimdi bu sistem ülkemize model oldu.
·TOBB ETÜ ileri teknoloji alanında da
öncü bir üniversite oldu. Size birkaç örnek vereyim.
·Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir
icadın ürüne dönüştüğü ilk üniversite patentine sahip olduk.
·Üniversitemiz bünyesinde kurduğumuz
Avrupa’nın en büyük Teknoloji Merkezinde 17 bin feette uçabilen insansız hava
aracı prototipini geliştirdik.
·Japonya’nın Nagoya Üniversitesi ile
birlikte dünyanın en hızlı çalışan mikro işlemcisini ürettik.
·Kalkınma Bakanlığı’nın desteği ile dünyanın
en büyük “su türbini test tasarım merkezi”ni kurduk.
·Bunların yanında ileri teknolojili şirketlerin
kurulması için girişim sermayesi sektörünü destekliyoruz.
·Bu kapsamda Hazinemizle beraber ileri
teknolojiye dayanan yeni girişimlere 100 milyonlarca lira yatırım yapacak bir
fonların fonunu hayata geçiriyoruz.
·Türkiye’de ilk defa kurulacak bu büyük
fonla yeni fikri olan, hızlı büyüme potansiyeli olan KOBİ’lerimizi destekleyip,
büyüteceğiz.
·Biyoteknoloji alanında çalışmalarımızı
yoğunlaştırdık. TOBB Biyoteknoloji Sektör Meclisi’ni kurduk.
·Çünkü Türkiye’de yüksek teknolojiye
geçişin; biyoteknoloji, nanoteknoloji ve bilişim teknolojileri gibi yatay
teknolojilerinden geçtiğine inanıyoruz.
·Bu yatay teknolojiler, tekstil,
otomotiv, inşaat gibi geleneksel birçok sektörü dönüştüreceği için son derece
önemli.
·Bu maksatla Kalkınma Bakanlığı ile
birlikte “TOBB Yaşam Bilimleri ve Biyoteknoloji Vakfı”nı kurmak için birlikte
çalışıyoruz.
Artık
hedefimiz teknolojiyi ithal etmek değil, üretmek.
Şirketlerimize verdiğimiz hizmetlerin
kalitesini ve miktarını artırdık.
·KOBİ’lerimize, Kredi Garanti Fonu ve
İş Geliştirme Merkezlerimiz ABİGEM’lerle, ülke çapında verdiğimiz desteği
artırdık. 19 ABİGEM vasıtasıyla, bir yıl içinde KOBİ’lere 1.200’den fazla
danışmanlık ve proje hizmeti verdik.
·Mesleksizlik ve nitelikli eleman bulma
sorununu çözmek için, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımız, Milli Eğitim
Bakanlığımız ve İŞKUR ile birlikte, kamu ve özel sektör işbirliğinin en güzel
örneği olan UMEM Beceri'10 projesini başlatmıştık.
·Bu zamana kadar 170 bin işsize eğitim
verip meslek sahibi yaptık. 110 bin işsizi de işe yerleştirdik.
·UMEM Beceri’10 projesine sahip çıktığı
için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız Sayın Faruk Çelik’e teşekkür
ediyoruz.
·Şimdi diyoruz ki; Odalarımız ve
Borsalarımız, UMEM Beceri'10 projesi ile mesleki eğitimde tecrübe sahibi oldu.
·Biz, 365 Oda-Borsamız ile mesleki
eğitim sistemini üzerimize almaya hazırız.
·İhracatımızın kolaylaştırılması için
başlattığımız kara gümrük kapılarının modernizasyonuna devam ettik.
·Daha önce modernize ettiğimiz 7 gümrük
kapısına ilave olarak, Gürcistan’a açılan Çıldır-Aktaş, Nahcıvan’a açılan
Dilucu ve İran’a açılan Esendere ve Kapıköy kapılarını yapıyoruz.
·Öte yandan Türkiye’nin en büyük gümrükleme
merkezi olan, ama hem İstanbul hem de ihracatçılarımız için çileye dönüşen Halkalı
Gümrüğü’nü, Çatalca’da yeniden inşa ediyoruz.
·Yenilenen gümrük kapılarımızla bekleme
süresi yarıya indi.
·Türkiye, Lojistik Performans
Endeksinde 9 sıra birden yükseldi.
·Birleşmiş Milletler tarafından tüm
dünyaya örnek proje olarak gösterildik.
Türk iş dünyasının sesinin yurtdışında
daha gür çıkması için küresel ilişkilerimizi genişlettik.
·Avrupa Odalar Birliği Eurochambers’ın
ve İslam Ticaret-Sanayi Odasının Başkan yardımcılığını, dünyanın en büyük iş
örgütü Milletlerarası Ticaret Odasının da yönetim kurulu üyeliğini yapmaya
devam ettik.
·Geçtiğimiz yıl da dünyanın yeni
yükselen bölgesi 27 ülkenin bir araya geldiği “Asya Pasifik Ticaret ve Sanayi
Odaları Konfederasyonu”nun başkan yardımcılığına seçildik.
·Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği,
Yunanistan Ticaret ve Sanayi Odası, Kıbrıs Ticaret ve Sanayi Odası ile Kıbrıs
Türk Ticaret Odası bir araya gelerek, Lefkoşa Ekonomi Forumunu kurduk.
·Bu forum kapsamında tarihte ilk defa
bu dört ülkenin iş dünyası kuruluşları aynı masaya oturdu, aynı belgeye imza
attı. Şimdi de “Lefkoşe Tahkim Merkezi” kurma çalışmalarına başlayacağız.
·ABD ile AB arasındaki TTIP konusu iş
dünyamızı yakından ilgilendiriyor.
·Amerika’nın en güçlü iş örgütü
Amerikan Ticaret Odası ile birlikte, Türkiye’nin de bu anlaşmada yer alması
veya Türkiye-ABD arasında STA yapılması konusunda kapsamlı bir rapor hazırladık.
·Raporumuzu, önümüzdeki aylarda hem
kamuoyu ile paylaşılacağız, hem de TOBB olarak ABD hükümeti ve Kongre’ye
sunacağız.
Sosyal sorumluluk faaliyetlerine devam
ettik ve kadim kültür mirasımıza sahip çıktık.
·Bugüne kadar 54 eğitim tesisi inşaatını
tamamladık, tamamlıyoruz. 28 yeni eğitim tesisinin de inşa çalışmalarına başlıyoruz.
·Bildiğiniz gibi Ahilik, dünyadaki
bütün oda sistemlerinin temeli olan ve TOBB olarak bizim de mirasçısı olduğumuz
bir kültürdür.
·Bu kültürü yaşatmak için, Kırşehir’de
yapımı devam eden Ahi Evran Külliyesinin inşaatına büyük katkı sağladık.
·Soma’daki madenci ailelerimiz için camiamızın
katkılarıyla topladığımız 17 milyon liralık yardımı hükümetimize ulaştırdık.
·Ayrıca Ermenek’teki 18 madenci
ailemize birer ev aldık.
·Çatışmalardan zarar gören Iraklı
Türkmenlere ve Filistinli kardeşlerimize, 25 tır yardım malzemesi gönderdik.
·Türk kültür hayatına; milli şairimiz
Mehmet Akif, Türk ve İslam mutasavvıfı Yunus Emre ve büyük üstat Necip Fazıl’ın
eserlerini kazandırmıştık.
·Bu yıl da alanında yapılmış en büyük
ve kapsamlı eser olan Dede Korkut Kitabını çıkardık.
·Selimiye Camii ve Mimar Sinan Vakfı’nı
kurarak, daha önce
restorasyonunu yaptığınız bu büyük
ata yadigârının bütün bakım onarım masraflarını camia olarak üstlendik.
·Katkılarımızla tüm bu eserler biz var
oldukça var olacak, ilelebet ayakta kalacak.
Bütün
bu saydığım işleri ve daha sayamadığım pek çoğunu, sadece geçtiğimiz mayıs
ayından bu güne kadar olan bir yıllık süre içinde yaptık.Bütün
bunları 365 Oda-Borsamızın ve 1,5 milyon üyemizin desteği ile başardık. Bu
camianın birlik, beraberlik ve kardeşlik anlayışı sayesinde başardık. İşte bu
salonu dolduran sizlerle birlikte başardık.
Reel
sektörümüzün önünü açan tüm bu faaliyetleri birlikte gerçekleştirdiğimiz eski
Bakanımız sayın Hayati Yazıcı’ya camiam adına öncelikle teşekkür ediyorum.Ayrıca,
çalışmalarımızda hep yanımızda olan Cumhurbaşkanlarımıza, Meclis Başkanımıza,
Başbakanlarımıza, CHP ve MHP Genel Başkanlarına, Bakanlarımıza,
Milletvekillerimize ve bizimle birlikte emek veren, çalışan bürokratlarımıza, Türk
iş dünyası olarak şükranlarımızı sunuyoruz.
1 ay sonra genel seçimler var. Bu
seçimler ülkemizde daha parlak bir gelecek inşasına başlangıç olmalı. Ülkemizin
yıldızını yeniden parlatmalı, reel sektörümüze yeniden heyecan vermeliyiz.Türkiye’nin yeni bir büyüme modeline
ihtiyacı var. Yeniden bir yapısal reform gündemi oluşturarak, yeni bir büyüme hikâyesi
yazmalıyız. Firmalarımızın yaşadığı çeşitli sıkıntılara hızlı çözümler
üretmeliyiz. Mesela kamu alımlarında milli sanayimize fiyat avantajı
sağlayan çok önemli bir düzenleme geldi. Olumlu yönde atılmış bu adım için
hükümetimize teşekkür ediyoruz. Seçimden sonra kurulacak yeni
hükümetten ve parlamentodan da beklentilerimiz var.
KKDF’nin kaldırılması, özel
sektör üzerindeki girdi maliyetlerin azaltılmasını sağlayan cesur bir adımdı.Aynı cesur adımları damga vergisi, peşin vergi ve
elektrikteki TRT payı için de bekliyoruz. İstihdam üzerinde yüklerin de
rakiplerimiz seviyesine indirilmesi bekliyoruz. Sırtımızdaki yük kalksın, biz
bu ülke için daha hızlı koşarız. Vergi sistemi mevzuatı basit ve net
olmalı ki, bürokratların keyfi yorumuna muhtaç kalmayalım. Üreten, alın teri
döken müteşebbisleri, bürokrasinin-denetçinin insafına bırakmayalım.
Ayrıca vergisini düzenli ödeyenlere sahip çıkalım ki,
herkes vergi ödemeye teşvik edilsin. Gelin vergisini aksatmadan ödemiş olanları
ödüllendirelim. Yargı süreçleri mutlaka hızlandırılmalı. Zira gecikmiş
adalet, adalet olmaktan çıkıyor. En basit davalar bile bir yıldan fazla
sürüyor. Belirli bir tutarın altındaki ticari davalarda tahkim artık zorunlu
olmalı. Son dönemde görüyoruz ki iflas ertelemesi ve iş davaları giderek
daha fazla istismar ediliyor. Buna karşı da tedbir alınmalı.
Belki de en önemlisi, iş adamı işini kanuna uygun
yapacak. Düzgün çalışacak. Yapmadığında da hesabını verecek. Zaten veriyoruz. Peki, keyfi kararla haksız yere bir müteşebbisin hayatını
karartan bürokrat niye dokunulmaz olsun. Nasıl özel sektör yaptığı hatanın
bedelini ödüyorsa, bürokrat da yaptığı hatanın bedelini ödemeli.
Eğitim alanında önemli yatırımlar
yapıldı. Niceliksel kapasite artırıldı. Okul ve derslik sayısı arttı. Ama
eğitimin niteliği konusunda maalesef beklediğimiz ölçüde mesafe alamadık. Bizim çocuklarımız; matematikte ve
fende dünya sıralamasında bize yakışmayan yerde. Ekonomide bir üst lige çıkmak
için mutlaka eğitim kalitemizi artırmalıyız. Atatürk’ün dediği gibi; “Bir milleti
hür, bağımsız, şanlı, yüksek bir toplum olarak yaşatan da, köleliğe, yoksulluğa
düşüren de eğitimdir”.
Sanayimizde de yapısal dönüşüm ihtiyacı var. Zira
ürettiklerimiz çoğunlukla orta teknolojili ürünlerden oluşuyor. İleri teknoloji
içeren ürünlerin payıysa bir türlü artmıyor. Şimdi Almanya başta olmak üzere dünya, “sanayi 4.0”a
geçişi, yani 4. nesil sanayiyi konuşuyor. Yeni bir dönemin ayak sesleri
duyuluyor. Makineler arası iletişim ve karar alma dönemi başlıyor. Bu yeni dönemde daha az insan müdahalesi, daha fazla
otomasyon, daha hızlı karar alma, daha az stok tutma, daha verimli ve hızlı
üretim ile pazara ulaşma süreçleri gelecek.
Dördüncü Sanayi devrimi; parçalar, makineler ve insanlar
arasındaki bağlantıyı artıracak, üretim sistemlerini hızlandıracak. Verimliliği
yükseltecek. Gelir düzeyini, istihdamı ve yatırımları hızla artıracak. Öyle ki, bu sürece geçmeyi başaran ülkeler, her yıl,
diğer ülkelere, 5 yıl fark atar hale gelecek. Türkiye’nin bu büyük değişimin
dışında kalmaması gerekiyor. Kişi başına 10 bin dolar gelirden 25 bin dolar gelire sıçramanın
yolu da buradan geçiyor. Bu çerçevede “inovasyon’un önemi” konusunda hem
fikiriz. Artık “nasıl inovasyon yapacağımıza” odaklanmamız lazım.
Devletimizle birlikte, biyo-teknoloji başta olmak üzere
Türkiye’nin güçlü olabileceği alanları belirleyip, bir strateji çerçevesinde,
el birliği ile çalışırsak, orta gelir tuzağını da aşarız. Ülkemizdeki kısıtlı kaynakların, daha az katma değerli
alanlar yerine, sanayi yatırımına yönelmesini sağlamalıyız. Yüksek katma değerli sanayi faaliyetleri özel
programlarla desteklenmeli. Sanayicimizin ihracat taşımalarına navlun ve
akaryakıt desteği sağlanmalı. OSB’lerin demiryolu bağlantıları artırılmalı. Döviz kurlarındaki aşırı oynaklık, şirketlerimizin
yatırım ve üretim kararlarını olumsuz etkiliyor. Buna karşı mutlaka önlemler
geliştirilmeli.
Ortadoğu’ya ve Kuzey Afrika’ya yaptığımız ihracatta,
ulaşım hatlarında sıkıntılar yaşıyoruz. Bu pazarlara ulaşabilmemiz ve bu piyasalardaki hâkimiyetimizi
koruyabilmemiz için ulaşım yollarının açık tutulmasına ve alternatif güzergâhların
açılmasına ihtiyaç var. Bankalar her fırsatını bulduklarında, üzerimize maliyet
yüklüyorlar. Eskiden sadece kredi faizleri ile oynarlardı. Şimdi bir de işlem
ücreti belası çıktı.
Kamu otoritesi ne kadar sınırlandırmaya çalışsa da bir
yolunu buluyorlar. Bankalar! Unutmayın! KOBİ’ler varsa, siz varsınız! Artık bu
vicdansızlığı, bu “hep bana”, “hep bana” anlayışını bırakın. Bu noktada çuvaldızı biraz da kendimize batıralım.
KOBİ’lere de buradan bir çağrıda bulunmak istiyorum. Kısa vadeli günlük rutine
sıkışıp kalınca insanlar gibi, şirketler de büyük resmi kaçırıyor. Yeni dönemin risklerini yönetip, fırsatlarını
değerlendirebilmek için, KOBİ’lerimizin ölçeklerini, sürekli büyütmeleri
gerekiyor. Bunun için tek yol birleşmek ve ortaklık kültürünü öğrenmektir.
Yoksa çok şey kaybedeceğiz.
2015 seçimleri Türkiye'nin yeniden ayağa kalkması için milat
olmalı. Haziran’dan sonra önümüzde seçimsiz bir 4 yıl var. Bu fırsatı mutlaka
değerlendirmeliyiz. Bu dönem sert tartışmaların geride kaldığı, güçlü
reformların dönemi olmalı. Daha özgür ve daha zengin Türkiye için adımlarımızı
hızlandırmalıyız. Öte yandan Yeni Meclisimiz AB üyelik sürecini
canlandırmaya da odaklanmalı. AB üyeliği için gerekli olan iktisadi, siyasi ve
sosyal kriterleri yakalamak, hepimizin ortak amacı olmalı. İhtiyaç duyulan reformlar, tüm partilerinin katılımı ve
uzlaşmasıyla süratle tamamlanmalı. AB üyesi bazı ülke liderlerinin vizyonsuz, haksız, kabul
edilemez tavırlarına rağmen, kendimiz için bunu başarmalıyız. Zira Türk halkı
AB standartlarında yaşamaya layıktır. Biz buna inanıyoruz. Bunu da başaracağız. Her şeyin temelinde, özgürlük var, demokrasi var. O
yüzden demokrasiye sahip çıkacağız. Güçlendireceğiz.
Büyük Camiamızın Kıymetli Mensupları
Türkiye’nin en büyük gücü, müteşebbis ruhudur. O
müteşebbis ruhun asli temsilcileri bu salonda! Bizim doğalgazımız, petrolümüz yok. Ama dağları delen,
ufkun ötesini gören, imkânsızı mümkün kılan cesur insanlarımız var.
Bizler karamsarlığa kapılamayız, bizler umutsuzluk içinde
olamayız. Çünkü bizim ecdadımız vazgeçenler değil, destan yazanlardır!
Biz Türkiye’ye hizmet sevdasıyla gecesini gündüzüne katanlarız.
Biz dualarla dükkânını açan, siftahını besmeleyle yapan, hamdolsun demeden
kepenk kapatmayan tüccarlarız.
Biz helal rızık arayan, harama sırtını dönen
müteşebbisleriz. Biz “bu ülke bir lira daha zenginleşsin” diye aylarını,
yıllarını veren KOBİ’leriyiz, girişimcileriyiz, sanayicileriyiz Türkiye’nin.
Biz bu toprakların çocuklarıyız. 7 bölgeyiz, 81 il’iz, 4
mevsimiz. Ağrı Dağı’ndan, Menderes Ovası’na, İnceburun’dan İskenderun’a bu
ülkenin bütün renkleriyiz.
Rahmetli Özal diyordu ki “Bizim insanımız ateş gibidir.
Dokunduğu yeri yakar. Yeter ki engel olmayalım.” İşte o engeller kalktıkça biz
ürettik. Biz ürettikçe dünyayla rekabet ettik.
Biz dünyayla rekabet ettikçe, işçimiz kazandı, halkımız
kazandı, Türkiye kazandı. Türkiye kazanmaya devam edecek.
Benim umudum var. Nereden nerelere geldik, daha da ileri
gideceğiz. Emekliyorduk, yürüdük, şimdi koşuda herkesi geçeceğiz.
Benim umudum var. Türkiye dünyanın en büyük
ekonomilerinden biri olacak. Çalışacağız, üreteceğiz, rekabet edeceğiz, bu
ülkeyi daha da zenginleştireceğiz.
Benim umudum var. 500 milyar dolar ihracat yapacağız.
Dünyada tanınan en az “10 Türk markası” üreteceğiz.
Paris’in sokaklarını, New York’un caddelerini, Şangay’ın
meydanlarını Türk markalarıyla donatacağız.
Davamız Türkiye, sevdamız Türkiye. Allah’ın izniyle
hep birlikte başaracağız. Aynı ruh aynı heyecan ile başaracağız!
Allah gönlümüzü zengin, emeğimizi ve kazancımızı
bereketli, milletimizin birlik ve beraberliğini daim kılsın. Yolumuz açık
olsun. Allah hepimizin yar ve yardımcısı olsun.”
-Başbakan Ahmet Davutoğlu
Başbakan Ahmet Davutoğlu ise
konuşmasında, "1991 seçimlerine giderken verilen popülist birtakım
vaatler, Türkiye'yi 1994 ekonomik krizine yöneltti. 28 Şubat'ın getirdiği
olumsuz psikolojik atmosfer 3 parti koalisyonunda Türkiye'yi 2001 krizine
yöneltti. Son 12 yıl içinde eğer Türkiye, daralan dünya ekonomisine rağmen
büyümüşse bunun arkasındaki temel saik demokrasidir ve siyasi istikrardır"
dedi.
Başbakan Davutoğlu, TOBB ETÜ'de
düzenlenen TOBB Genel Kurulu'nda konuştu.
Genel Kurulun Türkiye'nin genel ekonomik
gidişatının da istişare edildiği son derece önemli bir forum olduğunu, bu sene
de çok anlamlı bir zamanlamayla Genel Kurul'da bir araya geldiklerini belirten
Davutoğlu, TOBB'u Çanakkale Savaşı'na atfen 100. yıl konseptiyle düzenlenen
genel kurul nedeniyle kutladı, Çanakkale Savaşı'nda şehit düşen bütün ecdada
rahmet diledi.
-
"İnsanlık onurunun, en kutsal unsurlarından biri insan emeği"
Davutoğlu, son 8 ay içerisinde TOBB
yetkilileriyle 9. kez bir araya geldiğini işçi sendikalarıyla da yoğun istişare
içinde olduklarını belirterek, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü'nün Türkiye'de iş
barışının sağlanmasına zemin teşkil edeceğine dair ümidini paylaştı.
İnsanlık onurunun, en kutsal
unsurlarından birinin insan emeği olduğunun altını çizen Davutoğlu, emeğin
hakkını vermenin hem devlet hem de özel sektör için bir şiar olduğunu söyledi.
"Avrupa içinde Almanya, Fransa,
İtalya'dan bir hat çekin, Doğu Asya'da da Japonya, Çin ve Hindistan'dan, geri
kalan Afro-Avrasya'nın en büyük üretim üssü Türkiye'dir" diyen Davutoğlu,
bu üretim üssünün çevredeki krizlerden etkilenmemesi ve bütün dünyaya ihraç
pazarı olarak açılabilmesi için her türlü tedbiri aldıklarını ve almaya devam
edeceklerini söyledi. Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Nerede bir Türk girişimcisi varsa
orada Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin konsolosu, büyükelçisi olacak. Nerede bir
Türk girişimcisi varsa oraya THY sefer yapacak. İşte bir ülkenin bütüncül
kalkınma stratejisinin arka planında bu vardır. Sadece bir sektöre değil, bütün
sektörlere ilgi gösterecek ve bu sektörel gelişmeyi dünyaya yayma konusunda
kararlı bir politika takip edeceğiz."
-
"Türkiye'de organize sanayi bölgesi olmayan şehir kalmayacak"
Davutoğlu, bütün illerin daha fazla
organize sanayi bölgesi istediğine işaret ederek, bunun, "Türkiye'de
üretim şevki kırıldı" diyenlere bir cevap teşkil eden önemli bir gösterge
olduğunu bildirdi.
AK Parti iktidara geldiğinde Türkiye'de
67 organize sanayi bölgesi bulunduğunu hatırlatan Davutoğlu, şu anda Türkiye'de
157 organize sanayi bölgesi olduğuna dikkati çekti.
-CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ise,
"AB ile ilişkilerde, sözüm söz, CHP iktidarında hiç öyle 'Yeni fasıl
açacaklar, açmayacaklar' diye beklemeyeceğiz. Bu ülkede birinci sınıf demokrasi
için ne gerekiyorsa tamamını yapacağız. Sözüm sözdür" dedi.
Kılıçdaroğlu, TOBB 71. Genel Kurulu'nda
yaptığı konuşmada, kendisine konuşma fırsatı verildiği için TOBB yönetimine
yürekten teşekkür ederek, "Sizlerle beraber olmayı onurlu bir görev olarak
addediyorum" ifadesini kullandı.
TOBB'un genel kurullarında, bir anlamda
Türkiye'nin sorunlarının tartışıldığını ve genel kurulların Türkiye, bölge ve
dünya için önemli olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, "Az önce Sayın Başbakan
konuştu. 'Biz şunları, şunları söylüyoruz. Siz ne söylüyorsunuz?' İyi
söyleyeceğiz de burada olsaydın dinleyecektin. Ama burada değilsin. Ama sözüm
söz. Sayın Başbakana, seçim bildirgemizi göndereceğim. Ne söylediğimiz orada
gayet açık, gayet net yer alıyor" diye konuştu.
TOBB Başkanı M. Rifat
Hisarcıklıoğlu'nun, 2002'deki Genel Kurulda yaptığı konuşmayı anımsatan
Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin büyük, güçlü, sözü dinlenen ve ufku geniş bir ülke
olması gerektiğini kaydetti.
"Siz Mısır'a, Suriye'ye, Irak'a,
Libya'ya, İsrail'e rahat gidebiliyor musunuz?" diye soran Kılıçdaroğlu,
Türkiye'nin dört büyük başkentte büyükelçisinin bulunmadığını, kendi
bölgesinden soyutlandığını ifade etti.
Başkanlık sistemi tartışmalarına da
değinen Kılıçdaroğlu, "Şimdi bunun üzerine bir de Türk tipi başkanlık
oluşturmaya çalışıyorlar. Her şey bir kişiye bağlı olacak. Valiyi,
milletvekilini o atayacak, her şeyi o yapacak. O zaman kuvvetler ayrılığına hiç
gerek yok. Ne yargıya ne yasamaya ne yürütmeye hiç ihtiyaç yok. Zaten başkanlık
isteyen kişi de 'Yargı ve yasama benim için ayak bağıdır' demişti. Böyle bir
tabloyu ben şahsen içime sindiremiyorum" değerlendirmesini yaptı.
Gerçek bir demokrasi isteniyorsa
öncelikle yüzde 10 seçim barajının kaldırılması ve lider sultasının olduğu
Siyasi Partiler Yasası'nın değiştirilmesi gerektiğine işaret eden Kılıçdaroğlu,
üçüncü olarak da yasa dışı medya havuzu oluşturulmasını değiştireceklerini
söyledi.
-Başbakan Yardımcısı Ali Babacan
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan da,
"Seçim döneminde açıklanan bazı popülist içi boş vaatlere baktığımızda
gerçekten çok üzücü, 12-13 yıl sonra Türkiye'de muhalefet keşke bu noktaya
gelmeseydi" dedi.
Genel Kurulda konuşan Babacan,
Türkiye'nin kritik bir dönemde kritik bir coğrafyada kendi alnının teriyle
ekonomisini ilerleten demokrasisini güçlendiren bir ülke olduğunu belirterek,
dünya konjonktürünün kritik olduğunu, bugün itibariyle gelişmiş bir çok ülkede
büyüme görülemediğini, gelişmekte olan ülkelerin büyüme hızlarının da düştüğünü
bildirdi.
Babacan, Suriye'de iç savaş, Irak'ta son
derece istikrarsız bir tablo olduğunu, Rusya ve Ukrayna ekonomilerinin
daralacağını ifade ederek, hem Türkiye'nin içinde bulunduğu jeopolitik ortamın
hem de dünya ekonomisinin Türkiye için şartları zorlaştırdığını kaydetti.
Türkiye ekonomisinin bütün bunlara
rağmen büyümeye devam ettiğine dikkati çeken Babacan, büyümenin kompozisyonunun
daha sıhhatli hale geldiğini vurguladı.
Babacan, özel sektörün lokomotif olduğu
bir ekonomik kalkınmadan yana olduklarının altını çizerek, Türkiye'de ekonomik
istikrarın mutlaka siyasi istikrara dayanması gerektiğini belirtti.
Türkiye'nin AB sürecinde siyasi alanda
yaptığı reformların pek çok alanda tabloyu değiştirdiğine dikkati çeken
Babacan, 2002 yılındaki Türkiye ile bugünkü Türkiye karşılaştırıldığında,
demokrasisinin de, ekonomisinin de ilerlediğini ancak yapılanların yeterli
olmadığını söyledi.
-MHP Grup Başkanvekili Oktay
Vural
MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural da yaptığı konuşmada, "Sayın
Başbakan yeni bir anayasa taahhüdümüzdür' dedi. Vural, “Yeni anayasa ile ilgili
sözler ne kadar zamandır veriliyor? Yeni anayasada bir arpa boyu yol alınamadı.
Yeni anayasa 7 Haziran seçimlerinde olacak diyor. Sayın Başbakan yeni anayasa
ile birlikte eski söylemleri tekrar ediyor" diye konuştu.
Vural, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Gönül isterdi ki Sayın
Başbakan çözüm meselesini TOBB Genel Kurulu'na aktarsaydı da milletimiz çözümün
ne olduğunu öğrenseydi. Tavrımız gayet açık ve nettir. Herkesin anadiline saygı
duyuyoruz. MHP olarak entegrasyondan yanayız. Birlikte rahmet, ayrılıkta azap
vardır diyenlerdeniz. Partinin devleti olmaz, devlet herkesin devleti
olmalıdır."