14.01.2016 İstanbul 7. Enerji Verimliliği Forumu ve Fuarı’nda konuşan TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu, çevreyi kirletmeyen verimliliğe dayalı yeni bir sanayi devriminin eşiğinde bulunulduğunu anlatırken, iş ve üretim sürecinin kalıcı biçimde değişeceğini söyledi. Hisarcıklıoğlu elektriği verimli kullanabilenlerin karlarını iki katına çıkarabileceğini bildirdi.
##1060##
TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu konuşmasında enerji verimliliği
konusunun 3 boyutlu olduğuna işaret ederek, bu boyutlar hakkında bilgi verdi.
Şirket boyutundan bakıldığında şu an hem iç hem dış piyasada işlerin durgun
olduğunu belirten Hisarcıklıoğlu “Yani gol atamıyoruz, bari daha az gol
yiyelim. Maliyet kontrolü her zamankinden önemli. En büyük gider
kalemlerinden biri de enerji. Ortalama bir şirkette, maliyetlerinin yüzde 5 ila
20’s enerji tüketiminden oluşur. Türkiye’deki tüm şirketlerin faaliyet karlılığı
ise yüzde 4 civarında.Demek ki ortalama bir şirket elektriği daha verimli
kullansa, toplam maliyetleri içinde 5 puan düşüş sağlasa, karlılığını 2 katına
çıkarır. Bir başka deyişle, satışlarını sanki iki misline çıkarmış gibi bu
işten kazanç sağlar” diye konuştu.
Her şirketin asılnda bir enerji şirketi olduğunu ifade eden
Hisarcıklıoğlu, dünyada yeni bir trend başladığına dikkat çekti.10 yıl sonra
“enerji ve sürdürülebilirlik” birimi bulunmayan bir şirketin çok ender
görüleceğini kaydeden TOBB Başkanı şöyle konuştu:
“Zira küresel rekabette saf dışı kalmaya başlayacaklar. Esasında bir
şirket enerji kontrolsüz ve bilinçsiz tüketmesi şuna benziyor. Bir markete
giriyorsunuz. Fiyatlara bakmadan alışveriş sepetini ağzına kadar
dolduruyorsunuz. Sonra kasaya gelip önünüze konan bedeli ödüyorsunuz. İşte
şirket yönetiminde de, kaynakları gelişi güzel kullandığınızda, günün sonunda
hiç de hoş olmayan bir mali tablo yaşarsınız. Bugün artık neredeyse her
firmanın iş, risk yönetimi, insan kaynakları, pazar genişletme için ayrı
stratejileri var. Fakat çoğunun enerji stratejisi yok.Şirketlerimiz artık
enerji ve kaynak kullanımı stratejisi geliştirmek zorunda.Böylece ihtiyaçlarına
en uygun enerji tedarik yapısını kurgulamalı, operasyonlarını enerji
tüketimlerini optimize edecek şekilde iyileştirmeli ve nihayetinde enerji
maliyetlerini minimize etmeli.”
-Enerji talebi artış hızında ikinci sıradayız
Konunun ikinci boyutunun Türkiye ile ilgili olduğunu anlatan
Hisarcıklıoğlu, son 10 yılda enerji talebi artış hızında, dünya sıralamasında
Türkiye’nin Çin’den sonra ikinci sırada olduğunu bildirdi. Hisarcıklıoğlu,
enerji ihtiyacının % 70’den fazlasının ithalat ile karşılandığını
bildirirken, “Sadece geçen sene 50 milyar dolar enerji kaynaklı ithalat yaptık.
Üstelik ithal ettiğimiz enerjiyi son derece kötü kullanıyoruz. Aynı ürünü
üretmek için, OECD ülkelerinin ortalamasından 2 kat daha fazla enerji
harcıyoruz. Durum böyleyken, enerji verimliliği Türkiye’nin geleceği için en
çok önemsenmesi gereken konulardan biri haline geliyor. En ucuz ve en temiz
enerji kaynağı, enerji verimliliğidir. Bu önemli ve bol kaynaktan daha iyi
yararlanabilmek için daha fazla çaba sarf etmeliyiz” dedi
-Dünya kendini yenileme kapasitesini kaybediyor
Konun üçüncü boyutunun ise küresel ve insani yönü olduğunu belirten
Hisarcıklıoğlu, insanoğlunun asırlardır doğayla savaş halinde bulunduğunu ancak
savaşı kazanırken kaybettiğini söyledi.
TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu şöyle konuştu: “Artan nüfus ve
şehirleşmeden dolayı, insanlığın doğal kaynaklara yönelik talebi, dünyanın
yerine koyabileceği miktarın üzerine çıktı ve artmaya da devam ediyor. Yapılan
araştırmalar, dünyanın kendini yenileme kapasitesini kalıcı olarak bitme
noktasına geldiğini gösteriyor. 1970’li yılların ortalarından itibaren her yıl
dünyanın kendini yenileme kapasitesinin üzerinde tüketim gerçekleşti. Ve bugüne
geldiğimizde, artık her sene Ağustos ayında dünyanın o sene için ürettiği tüm
doğal kaynakları tüketmiş oluyoruz. Yani geri kalan 4 ay stoktan yiyoruz ve bu
süre her sene daha da büyüyor.Kredi kartı borcunu ödemeden sonraki döneme
aktaran biri gibiyiz. Borç sürekli büyüyor.7 milyar insanın doğal kaynak
tüketimine yetişmek için, artık mevut dünya yetmiyor, 1,5 dünya gerekiyor.
Bu hayati konuyu, verimli ve sürdürülebilir kalkınma ile nasıl
bağdaştıracağız? Bugün herkes dünyamızın 4. sanayi devriminin eşiğinde olduğu
konusunda hemfikir. Ama bunun nasıl bir şey olacağı konusunda rivayet muhtelif.
Ben 4. sanayi devriminin öncekilere benzemeyeceğini düşünüyorum. 1. sanayi
devrimi, su ve buhar gücü etrafında üretim sürecini organize etti.
Mekanikleştik. 2. sanayi devriminde, elektrik sayesinde, üretim süreci
kitleselleşti. Üretim bandı o zaman ortaya çıktı. 3. sanayi devriminde,
elektronik ve bilgi işlem teknolojileri sayesinde üretim sürecinde otomasyon
mümkün hale geldi. Robotların sayısı gün be gün arttı. Kitlesel üretim için
artık o kadar çok insan gerekmiyor.
Şimdi 4. sanayi devriminin eşiğindeyiz. Ben bunun öncekilerden radikal
bir biçimde farklı olacağını düşünüyorum. Üretim sürecinin dijitalleşmesinin,
makinelerin birbirleri ile doğrudan iletişime geçmesinin çok ötesinde bir
şeyler olacak gibi geliyor bana. İlk üç sanayi devriminin ortak özelliği,
üçünün de karbon bazlı bir büyüme stratejisinin ürünü olmalarıydı. Her üç sanayi
devriminde de büyümek daha fazla karbon salımı demekti. Daha hızlı büyümek
isteyenin, çevreyi daha fazla kirletmesi gerekiyordu.
Bugün Çin’in başkenti Pekin’de sağlık açısından kırmızı alarma neden
olan hava kirliliğine işte böyle bakmak gerekiyor. Dünün kalkınma anlayışının
temelinde havayı kirletmek vardı. Hızlı büyüme çevreyi rekor hızla tahrip etti.
Dünya hızla kirlendi. Hem iktisadi, hem sosyal, hem de çevresel bir
sürdürülebilirlik problemi ortaya çıktı. Ben 4. sanayi devriminin, büyüme süreci
ile karbon emisyonları arasındaki bağlantıyı ortadan kaldıran teknolojilerle
gündeme oturacağını düşünüyorum. Biyoteknoloji, nanoteknoloji ile bilgi ve
iletişim teknolojisi uygulamalarının iş ve üretim sürecini kalıcı bir biçimde
değiştireceği kanaatindeyim.
Birden fazla sektörü aynı anda değiştirebilme kabiliyetine sahip bu
yeni teknoloji platformları, hem verimliliği artıracak, hem de karbon
salımlarını azaltacak. Dolayısıyla 4. sanayi devriminin, bugüne kadar
alıştığımız iş yapma biçimini kalıcı bir biçimde değiştireceği fikrindeyim”
-Türkiye yeni sanayi devrimine hazır mı?
Bu gelişmeler ışığında Türkiye’nin henüz bu değişime karşı hazırlıklı
olmadığını ifade eden Hisarcıklıoğlu, “Kamu da hazır değildir, özel sektör de
değildir. Biz hala 19. yüzyıldan kalma meselelere takılıp kalmışken, dünyanın
bizi bekleyeceğini de düşünmeyelim. Artık bir an önce 21. yüzyıla giriş
yapmamız gerekiyor. Meselenin ekonomi tarafında baktığımızda, sektörlerimizi,
ekonomimizi yeni teknoloji platformları ile dönüştürmek durumundayız.
Biyoteknoloji, nanoteknoloji ve bilgi-iletişim teknolojisi, bu asrın en kritik
teknoloji platformlarıdır. Çünkü hem sanayi dönüşümünü en çabuk hızlandırma
potansiyeline sahiptir, hem de tüm sektörlere en çabuk yayılma ve en geniş
kullanılma imkanı olan sektörlerdir. Maalesef şu an için ç teknoloji
platformunun üçünde de Türkiye en geride kalan ülkedir. Çünkü ülkeye teknoloji
transfer etmek yetmez. Transfer edilen teknolojinin, bir sektörden diğerine,
bir şirketten ötekine yayılmasını sağlamak lazım. Tek bir şirketin içine
hapsedilen teknoloji transferinden ekonomik fayda çıkmaz. Bu konuda sevindirici
olan, hem Bakanlıklarımızın, hem de TÜBİTAK, Savunma Sanayi gibi kilit
konumdaki kurumlarımızın bu konuya daha yakın ilgi göstermeye başlamalarıdır. Biz
de özel sektör olarak kalkınmaya “sürdürülebilir bir kalkınma” anlayışıyla
yaklaşmayı benimsedik” dedi.
-TOBB’un çalışmaları
Özel sektöre yön vermek üzere TOBB bünyesinde "Çevre ve Enerji
Verimliliği Merkezi“ni geçtiğimiz hafta faaliyete geçirdiklerini hatırlatan
Hisarcıklıoğlu, burada özel sektör için enerji verimliliği, yenilenebilir
enerji ve çevre stratejileri üzerine çalışmalar yapacaklarını bildirdi.
Hisarcıklıoğlu, geçtiğimiz sene de, 195 ülkenin taraf olduğu Birleşmiş
Milletler Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi Kapsamındaki, İş Forumu’nun
başkanlığının 2017’ye kadar TOBB’a verildiğini belirtti. TOBB Başkanı, “Buradan
elde edilecek çıktıların Birleşmiş Milletlerin ve G20’nin gündemlerine girmesi
için çalışacağız” diye konuştu.
-Mercan’dan verimlilik mesajı
Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi Başkanı Murat Mercan da
"Dünya Enerji Konseyi Perspektifinden Enerji Verimliliği" başlıklı
konuşmasında, ilerleyen dönemde hane halkı başına düşen elektrik tüketiminin
artmasının beklendiğini aktardı. Mercan, bu nedenle hem üretim hem de
verimlilik açısından politikaların geliştirilmesi gerektiğini vurguladı.