26.11.2016 Ankara Türkiye-AB KİK’i (Karma İstişare Komitesi) oluşturan; Hak İşçi Sendikaları Konfederasyonu (HAK-İŞ), Memur Sendikaları Konfederasyonu (MEMUR-SEN), Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu (TESK), Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK), Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (TÜRK-İŞ), Türkiye KAMU-SEN, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ve Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Avrupa Parlamentosu kararına ilişkin ortak açıklama yaptı.
Ortak Metin’de şu ifadelere yer verildi:
“Avrupa Parlamentosu (AP)’nun “Türkiye ile katılım
müzakerelerini geçici olarak dondurulması”
kararından derin bir üzüntü duyuyoruz. Böylesi önemli bir kararın, Türkiye-AB Karma
İstişari Komitesi üyesi olan işçi, memur ve işveren sendika konfederasyonları,
meslek kuruluşları ve sivil toplum kuruluşları dahil sosyal taraflarla hiç
istişare edilmeden alınabilmiş olmasından da ayrıca üzüntülüyüz.
AP’nin bu kararı, objektif temellerden yoksun olup,
Türkiye’deki gelişmeleri tek taraflı bir bakış açısıyla ele almaktadır. Ayrıca,
Parlamentoların doğal misyonuna da aykırıdır. Parlamentolar müzakere yeridir.
Parlamentolar diyalog yeridir.
Bununla birlikte, AP’nin bu kararını sembolik ve siyasi bir
mesaj olarak önemini yadsımıyoruz. AB üyesi ülkelerdeki kamuoylarının konuya
bakışını yansıtması açısından da endişe verici buluyoruz. Bu noktada, özellikle
15 Temmuz 2016 tarihinde yaşanan hain darbe girişiminin Türkiye’de yol açtığı toplumsal
travmayı ve sonrasında yaşananları daha sistematik bir şekilde AB’deki
muhataplarımıza daha iyi anlatabilmeliyiz.
AP’nin bu kararının, Türkiye-AB ilişkilerine zarar vermemesi
gerekir.
Türkiye Cumhuriyeti 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal, “Avrupa
Topluluklarına” üyelik müracaatının yapıldığı 1987 yılında, Türkiye’nin AB
Üyelik Sürecini “uzun ince bir yol” olarak tanımlamıştı.
Rahmetli Özal’ın belirttiği gibi, Türkiye’nin AB süreci çetin
müzakereler ve çok sayıda iniş ve çıkışların olduğu bir süreç olarak devam
ediyor. Avrupa Parlamentosu’nun bu
kararı da, Türkiye-AB ilişkilerindeki ilk olumsuzluk olmadığı gibi, son
olumsuzluk da olmayacaktır. İlişkiler, çok daha zor ve ağır testleri aşmıştır.
Bu zorluğu da, müzakereleri askıya alarak değil, konuşma
kanallarını çeşitlendirerek, daha fazla konuşarak ve daha fazla müzakereyle
aşabiliriz.
Türkiye-AB
ilişkileri her iki taraf için de stratejik öneme sahiptir, her iki taraf için
kazançlıdır.Ortak değerlere dayandığı için, Türkiye için de, AB için de, fayda
sağladığından, Türkiye-AB ilişkileri bugünkü “geri dönülemez” aşamaya
ulaşmıştır.
-
1963 yılında tesis edilen “ortaklık ilişkisi”,
-
1996 yılında tamamlanan “gümrük birliği”,
-
1999 yılında Türkiye’nin “aday ülke” ilanı,
-
2004 yılında Türkiye ile “katılım müzakerelerini
başlatma” kararı,
-
Bugüne kadar “16 fasılda müzakerelerin”
başlatılması,
-
16 Aralık 2013’de
imzalanan Vize Serbestisi Diyaloğu Mutabakat
Metni ve Geri Kabul Anlaşması,
-
Mayıs 2015’deki Gümrük Birliğini güncelleme
kararı,
-
29 Kasım 2015 ve 18 Mart 2016 tarihli Türkiye-AB
Zirvesinde, aralarında vize serbestisi, Suriyeli mülteciler, gümrük birliğinin
güncellenmesi, yüksek düzeyli ekonomik diyalog mekanizması,Yüksek Düzeyli
Enerji Diyalogu ve Stratejik Enerji İşbirliği,
gibi
birçok alanda önemli kararlar alınmış, somut adımlar atılmıştır.
Türkiye-AB
katılım süreci, Türkiye’nin iktisadi ve sosyal dönüşüm çabasının önemli çıpalarından
biridir. 2001 yılından itibaren,
demokratikleşme, sivilleşme, hukukun üstünlüğü, insan haklarına saygı gibi
birçok alanda gerçekleşen başarılı çalışmalarda Türkiye’nin AB katılım vizyonu
önemli ölçüde belirleyici olmuştur.
Ülkemizin
önde gelen işçi, memur ve işveren sendika
konfederasyonları, meslek kuruluşları ve sivil toplum kuruluşlarının yer
aldığı, Türkiye-AB Karma İstişare Komitesi olarak, Türkiye’nin AB katılım
sürecinin rasyonel bir zeminde devamının olumlu olduğunu düşünüyoruz
Bunun
için AP’nin müzakereleri askıya alması çağrısının aksine, Türkiye-AB
ilişkilerinde popülist olmayan stratejik ve uzun vadeli bir yaklaşımla konuşma
kanallarının çeşitlendirilmesini istiyor ve daha fazla müzakere diyoruz”.