“Sizleri, şahsım
ve TOBB Yönetim Kurulu adına gönül dolusu muhabbetle selamlıyorum. 73. Genel
Kurulumuza hoş geldiniz. Bizlere şeref verdiniz. Konuşmamın başında, Genel
Kurul başkanımız Sayın Abdullah Özdemir’in başı sağ olsun diyorum. Kıymetli
valideleri, Meral Hanımefendi’nin mekânı cennet olsun. Bugüne kadar ahirete
uğurladığımız tüm dostlarımıza, camiamız mensuplarına da, Allah’tan rahmet
diliyorum.
Bu hafta
göğsümüzü kabartan bir ilki yaşadık. İlk kez bir Türk takımı Avrupa basketbol
şampiyonu oldu. Ülkemize bu gururu yaşatan Fenerbahçe’mizi yürekten kutluyorum.
Sayın Cumhurbaşkanım,
Dün Gümrük ve
Ticaret Bakanımızın ev sahipliğinde, Sayın Başbakanımızı, Bakanlarımızı ve
siyasi partilerimizi ağırlamıştık. Bugün de siz, katılımınızla bizleri
onurlandırdınız. 2002’den bu yana her Genel Kurulumuza iştirak ederek,
camiamıza, reel sektörümüze verdiğiniz önemi gösterdiniz. Bizlere moral ve
çalışma şevki verdiniz. Son 15 senede, sizin liderliğinizde sağlanan istikrar
ve reformlar, geleceğe daha umutla bakmamızı sağladı. Bu vesileyle şahsım ve
tüm camiam adına, teşekkür ediyorum. Devraldığınız genel başkanlık için de
ayrıca tebrik ediyor, başarılar diliyorum.
Sevgili dostlarım,
Ramazan ayının
hemen öncesinde, Genel Kurulumuzda sizlerle bir araya geldik. Bu yıl Ramazan’ı,
hem insanlık ve hem de İslam âleminde, son derece zor bir zamanda
karşılayacağız. Zaman ne kadar zorlu olursa olsun, Ramazan ayı rahmet, bereket
ve merhamet demektir. Ramazanımız mübarek olsun.
Gerçekten de,
olağandışı pek çok olayın yaşandığı bir dönemdeyiz. İngiltere’nin AB’den çıkış
kararı Brexit, Avrupa’da artan terör olayları, yine Avrupa’daki aşırı uç
siyasetin yükselişi, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki başkanlık seçimi, dünya
gündemine damgasını vurdu.
Küresel ekonomi,
hala kriz öncesi seviyelere ulaşamadı. Üstelik giderek büyüyen korumacılık
tehlikesiyle karşı karşıyayız. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki yeni yönetim,
Avrupa’daki seçimlerde yükselen popülizm; korumacılık yanlısı politikaların
artacağı sinyalini veriyor. Korumacılık, gelişmekte olan ülkelerin aleyhinedir
ve küresel gelirin adil dağılmasını engeller.
Dünyada bunlar
olurken, çevre coğrafyamızda sıkıntılar devam ediyor. Suriye’deki insani dramın
yükünü de Türkiye omuzluyor. Ülkemizde bulunan sığınmacı sayısı 3 milyon 600
bini aştı. Böylece Türkiye, dünyada en fazla sığınmacı ağırlayan ülke konumuna
geldi.
Yine bu süreçte,
sözde birbiriyle alakası olmayan terör örgütleri, aynı anda ülkemizi hedef
aldı. Ama en önemli olayı 15 Temmuz gecesi yaşadık. Milletimiz ve devletimiz,
hain ve canice bir darbe girişimi sonrasında, uçurumun kenarından döndü. Devlet
içinde yuvalanmış FETÖ çetesi, harekete geçip, doğrudan milli varlığımızı hedef
aldı. Sinsice tuzak kurup, tanklarla, uçaklarla saldırdılar. Allah’ın izniyle
bu millet, ayağa kalktı ve hain darbecileri yenilgiye uğrattı.
Bunu, Sayın
Cumhurbaşkanımızın kararlı duruşu ve liderliğiyle başardık. Milletimiz, elinde
bayrak, dilinde tekbirle, dünya tarihine geçen bir direniş sergiledi. Meclisimiz,
siyasi partilerimiz, medyamız tek vücut oldu. Vatanperver emniyet güçlerimiz ve
askerlerimiz, bu hain güruha canları pahasına direndi. Bu vesileyle tüm
şehitlerimize bir kez daha Allah’tan rahmet diliyor, gazilerimizi minnetle
anıyoruz.
Sayın Cumhurbaşkanım,
Biz, darbe girişimine karşı ilk
harekete geçen, ilk inisiyatif alan meslek örgütüyüz. Daha darbe bildirisi
okunur okunmaz, gece saat 00:22’de çıktık dedik ki; “Milletin iradesi ve
demokrasi dışında hiçbir iradeyi tanımıyoruz. Gün demokrasiye sahip çıkma günüdür”
Sonrasında tüm camiamızı, darbeye karşı harekete geçirdik. Ertesi gün, meslek
örgütlerinin hepsiyle bir araya geldik. Darbeye karşı ortak tavrımızı
gösterdik. 81 ildeki Odalarımız ve Borsalarımız, ilk günden itibaren, demokrasi
nöbetlerini aktif bir şekilde destekledi. Sizin himayenizde başlatılan, “15
Temmuz Şehitleri dayanışma kampanyasına”, en fazla katkıyı da, yine Odalarımız
ve Borsalarımız sağladı. Böyle vatansever bir camiaya sahip olduğumuz için
Allah’a şükrediyorum. Ben sizlerle iftihar ediyorum, tüm Türkiye de sizlerle
gurur duysun. Ve müsaadenizle, bu salonu dolduran Anadolu’nun dört bir
köşesinden gelmiş, reel sektörün asli temsilcilerini, alkışlamak istiyorum.
Değerli dostlarım,
Darbeye karşı koyduk, önüne geçtik.
Ama sonrasında işimiz bitmedi. 3 alanda faaliyetlerimizi yoğunlaştırdık.
Bunlardan ilki, etkili bir ekonomi diplomasisi yürütmekti. Resmi diplomasi
sürecine, özel sektörün azami desteğini sağladık. Zira dünyada eşi benzeri
olmayan bir etki alanımız var. Atlantik ile Pasifik arasında, yani Avrupa’dan
Çin’e kadar, tüm küresel iş örgütlerinin yönetim kurullarında, etkin bir
şekilde yer alıyoruz. Bunu başaran, dünyadaki tek meslek örgütüyüz.
Tüm dünyada, ülkemizin,
müteşebbisimizin sesini duyuruyor, hakkını savunuyoruz. 15 Temmuz sonrasında
da, yurt dışında ülkemiz aleyhine oluşturulmak istenen algılara karşı yoğun
lobi yaptık. 6 kıtada, 98 ülkedeki muhataplarımızla ve 25 çok uluslu iş
örgütüyle temas kurduk. Ülkemizde yaşananları ilk elden anlattık. Dedik ki;
“Seçilmiş meşru idareye karşı, kanun-dışı, ahlak-dışı, insanlık dışı bir darbe
yapılmak istendi. Ama Türk halkı, demokrasiye ve milli iradeye sahip çıktı.”
Başta, Avrupa Birliği-Türkiye Karma İstişare Komitesi, dünyanın en büyük iş
örgütü olan Milletlerarası Ticaret Odası, Eurochambres, İslam Odası olmak üzere
birçok iş örgütünden destek mesajları aldık. Bu vesileyle hepsine buradan
teşekkürlerimizi yolluyoruz. Hükümetimizin yurtdışında başlattığı imaj
kampanyasına da her türlü katkıyı verdik. Çünkü bu vatan bizim. Bu devlet,
milletin. Millet varsa, devlet var. İkinci önemli konu, yatırımcıların güvenini
yeniden tesis etmek ve yükseltmekti.
Bunun için önce, Türkiye’de yatırım
yapmış en büyük 300 uluslararası şirketi, sonra da 81 ilin kanaat önderleri
olan Oda ve Borsa Başkanlarımızı, Sayın Cumhurbaşkanımızla ve Başbakanımızla
bir araya getirdik. Olan biteni doğrudan liderlerimizden dinleyince,
tedirginlikleri kayboldu. Herkes ileriye bakmaya başladı. “Peki, dünyaya
anlattınız, yatırımcıları da topladınız, konuştunuz. Sonuç ne oldu?” diye
soranlar olacaktır. Size iki rakam vereyim. Darbe girişimi öncesindeki 7 ayda
Türkiye’ye gelen küresel sermaye miktarı, 6,3 milyar dolar. Sonraki 7 ayda
gelen yatırımsa, bunun üzerinde, tam 7,1 milyar dolar. Yani çok şükür, milletçe
hiçbir emeğimiz zayi olmadı. Yatırımcıların ve piyasaların güvenini yeniden
kazandık. İşte bu, Türkiye’ye güvenin eseridir. Türkiye’nin geleceğine güvenin
eseridir. Odaklandığımız üçüncü alan da, küresel rekabette bizi öne çıkaracak
adımlardı. İş ve yatırım ortamını iyileştirmek üzere, Sayın Cumhurbaşkanımızın
himayelerinde, Başbakanımızla ve Bakanlarımızla birlikte çalıştık. Bu çalışmaların
pek çoğu da hayata geçti, geçiyor. En çok üzerinde durduğumuz konu, istihdamdı.
Sayın Cumhurbaşkanım,
7 Şubat’ta, sizin başkanlığınızda
“TOBB Türkiye Ekonomi Şurası”nı yaptık. Size sıkıntılarımızı ilettik,
önerilerimizi sunduk. İş dünyamız en çok, istihdam üzerindeki mali yüklerden
şikâyet ederdi. Siz orada meseleye el koydunuz. İstihdama yönelik tarihi
desteklerin çıkmasını sağladınız. Böylece Türkiye, istihdamı teşvikte, dünya
çapında örnek bir adım attı. Biz de sizden aldığımız destekle, Türkiye
genelinde “İstihdam Seferberliği”ni başlattık. Ülke çapında bu işi tanıttık,
yaygınlaştırdık ve takip ettik. Bu görevi üstlendik. Allah’a şükürler olsun bu
camia verdiği sözü yerine getiriyor. Mayıs itibariyle toplam istihdam artışı 1
milyonu geçti. “Bu iş olur” dedik ve çok şükür “bu iş oldu”. Milyonlara iş,
milyonlara aş oldu. İstihdamla büyüyen Türkiye oldu. İnşallah 2017 sonuna kadar
hedefimize ulaşacağız. Bu meseleye sahip çıkan tüm Oda ve Borsa Başkanlarıma
teşekkür ediyorum. İyi ki varsınız. Sayın Cumhurbaşkanım, siz bizim önümüzü
açtığınız zaman, bizim nasıl koştuğumuzu görüyorsunuz. Bu istihdam teşviklerini
2018 yılında da devam ettirelim. Birlikte yeni istihdam rekorları kıralım. İş
dünyamızın yaşadığı bir diğer sıkıntı, finansmana erişimdi. Geçen sene sonunda,
yani piyasanın en sıkışık olduğu dönemde, yine biz harekete geçtik. KOBİ’lere
ucuz finansman sağlamak üzere, “TOBB Nefes Kredisi”ni başlattık. İşte burada
da, Odalarımız ve Borsalarımız, elini taşın altına koydu. Ellerindeki tüm kaynakları
üyeleri için seferber etti. Bu sayede, piyasadaki en düşük faiz oranıyla,
yıllık yüzde 9.90’la, banka kredisi verilmesini sağladık. Merkez Bankası bile
bu kadar düşük oranla, bankalara fon sağlamıyor, aldığı faiz bunun üzerinde.
Sayın Cumhurbaşkanımızın tarif ettiği gibi “finansmanda inovasyon” yaptık. Ve
tam 27 bin KOBİ nefes aldı.
Sayın Cumhurbaşkanım,
Reel sektörün sıkıntılarını, en iyi
bilen, en yakından takip eden kurumlar, Odalarımız ve Borsalarımızdır. Onların
saha bilgisini ve önerilerini Sizinle, Başbakanımızla ve Bakanlarımızla anında
paylaşıyoruz. Sizin ve hükümetimizin tüm bu konulara olumlu yaklaşımı
sayesinde, iş ortamını rahatlatan pek çok düzenleme de hayata geçti. Camiamızın
bakanı Sayın Bülent Tüfenkci de her konuda bizi destekliyor. Böyle bir Bakan’la
çalışma imkânı verdiğiniz için size teşekkür ediyoruz. Finansmandaki bir diğer
sorun, teminatta yaşanıyordu. Fabrika binasını teminat verebiliyorduk. Ama
fabrikadaki makinemizi teminat gösteremiyorduk. Yıllardır beklediğimiz “Taşınır
Rehni Kanunu” çıktı. Artık iktisadi değer taşıyan her varlık; yani lisans ve
ruhsatlar, araç, iş makinası, stoklar, tarladaki ürünler, ticari plaka ve
hatlar, teminat olarak gösterilebiliyor. Bu sistem sayesinde, yılın ilk 4
ayında, 20 milyar lira kredi kullanıldı. Kredi Garanti Fonu’nun kefalet
kapasitesi 250 milyar liraya çıkarıldı. Bu fondan geçen seneye kadar 36 bin
firma yararlanmıştı. Şu anda bu rakam 254 bin firmaya, verilen kredi de 168
milyar liraya ulaştı. Bu da büyümeye en az 1 puan ilave katkı demektir.
Hükümetimizden aldığımız destek bununla da kalmadı. Çeke olan güvenin yeniden
tesis edilmesi için, Karekodlu çek zorunlu hale getirildi. Bu sayede ilk 4
aydaki karşılıksız çek adedi yüzde 27 azaldı. Firmalarımız yılın başında nakit
sıkışıklığı yaşamasın diye, ilk 3 aydaki SGK primleri sene sonuna ötelendi. Hep
şikâyet ettiğimiz damga vergisinin kapsamı daraltıldı. Ekonominin yüzde 60’ını
oluşturan iç tüketimi canlandırmak üzere, konut, beyaz eşya ve mobilyadaki
vergiler indirildi. Her 3 sektörde de müthiş bir canlanma sağlandı. Sicil Affı
yasalaştı. Sayın Cumhurbaşkanım, genel Kurullarımızda hep vurguladık. Piyasada
sıkıntı olduğunda vergisini düzenli ödeyemeyenler için yapılandırma yapıyoruz.
Bu önemli. “Ama vergisini düzenli ödeyenin suçu ne? Vergisini düzenli
ödeyene de ödül verelim.” dedik. Şimdi bu yasa da çıktı. Vergisini düzenli
ödeyen mükellefler için, yüzde 5 vergi indirimi nihayet geldi. Görüyoruz ki bu
salonun sesi karşılığını buluyor. Görüyoruz ki bu camianın talepleri hayata geçiyor.
Bu anlayıştan dolayı zat-ı alinize ve hükümetimize yürekten teşekkür ederiz.
Yıllardır şikâyet ederdik. “Fındığı biz üretiyoruz, fiyatını yabancılar
belirliyor” derdik. Şimdi Lisanslı Depoculuk sisteminin temeli olan “Ürün
İhtisas Borsası” kuruldu. Tarımda 50 yıllık hayalimiz gerçek oldu. Odaların tek
durak ofise dönüşmesiyle, şirket kuruluşunda hem bürokrasi azaldı, hem de
maliyet düştü. Öte yandan Meclis gündemindeki “Üretim Reform Paketiyle”,
sanayicinin üzerindeki enerji maliyeti, emlak vergisi yükü azalacak, OSB’lerin
yapısı da güçlendirilmiş olacak. Özetle, tüm bu kredi ve istihdam destekleri,
ertelenen kamusal yükler; özel sektörümüze nefes aldırdı. Sonuçta hem üretici,
hem de tüketici güveni artmaya başladı. İstişare ve ortak aklın sonucunda kazanan
Türkiye oldu. Tüm bunları mümkün kılan size, Başbakanımıza ve bakanlarımıza
teşekkür ediyorum.
Sayın Cumhurbaşkanım,
Bunlar özel sektörümüzün önünü açan
adımlardı. Sizinle birlikte, çözüme kavuşmasını beklediğimiz konular da var.
Eski dönemlerden kalan ve istihdamı zorlaştıran çeşitli bürokratik uygulamalar
hala hayatta.
Firmalarımızda bazı mesleklerin
istihdamı, ihtiyaç olup olmadığına bakılmadan, zorunlu tutuluyor. Şirket ölçeği
büyüdükçe, istihdamı cezalandıran mevzuatlarla karşılaşıyoruz. Siz istihdam
diyorsunuz. Biz istihdamı artırmak istiyoruz. Ama mevzuat ve bürokrasi bize
“dur” diyor. Sizin reformcu anlayışınızla, mevzuatı istihdam dostu haline
getirelim.
Sayın Cumhurbaşkanım,
Yeşil pasaportu da genel
kurullarımızda devamlı gündeme biz getirdik. Buna yönelik mevzuat nihayet
çıktı. Ama üzülerek gördük ki, reel sektörün asli temsilcileri kapsama
alınmamış. İstihdamın, üretimin, yatırımın liderliğini yapanlar dışlanmış. Bu
konunun yeniden ele alınmasını bekliyoruz. İstihdam görevini üstlenenler bu
insanlar, finansman için tüm kaynaklarını seferber eden bu insanlar,
üretim-yatırım söz konusu olduğunda, sadece elini değil, gövdesini taşın altına
koyan bu insanlar. Oda-Borsa Başkanları, Yönetimleri ve Meclis üyelerimiz de
yeşil pasaportu fazlasıyla hak ediyorlar.
Sayın Cumhurbaşkanım,
Özellikle KOBİ’lerimiz bir konuda
büyük sıkıntı yaşıyor. Piyasada tahsilat hızı düşük, vadelerse uzun.
Firmalarımız daha fazla kredi kullanmak zorunda. Ama faiz oranları, rakibimiz
olan ülkelerin çoğundan yüksek. Sağ olun, bu konuda bizim hissiyatımızı hep
dile getirdiniz, bizi yalnız bırakmadınız. Sizin sayenizde yüksek faize karşı
güçlü bir ses ortaya koyduk. Yüksek faize karşı savaşımızı aynı kararlılıkla
sürdürmeliyiz. Bankalar rekor karlar açıklarken, bu faiz oranları reva mıdır?
Sıkıntı yaşadığımız bir başka alan, yargı sistemi. İş Mahkemelerinin de
düzenlenmesini bekliyoruz. Zira davalarda işveren yüzde 99 haksız çıkıyor.
Bütün işverenler, nasıl haksız oluyor, anlamak mümkün değil. İş
uyuşmazlıklarında “zorunlu arabuluculuğun” hayata geçmesini bekliyoruz. Ayrıca,
belirli tutarın altındaki ticari uyuşmazlıklarda da tahkim zorunlu olsun
istiyoruz. Hükümetimiz, bizim de görüşümüzü alarak, “Cazibe Merkezleri”
programını hazırladı. Özellikle Doğu’daki illerimizde büyük bir moral ve
heyecan ortaya çıktı. Bu projeyi de hızlandıralım ve kaynakları artıralım. Son
yıllarda KDV sisteminde ciddi sıkıntılar yaşamaya başladık. Özel sektör olarak
Maliye’den yüz milyarlarca alacağımız var. Malımızı vadeli satıyoruz. Ama
parasını almadığımız malın KDV’sini peşinen ödüyoruz. Biriken ve alamadığımız
KDV yüzünden, kredi kullanmaya mecbur kalıp, banka kapılarında bekliyoruz. Sağ
olsun, Maliye Bakanımız bu konuda kapsamlı bir çalışma başlattı. Bunun
sonuçlanmasını bekliyoruz. Yine eski dönemlerden miras kalan bir yükümüz var:
Peşin vergi. Geçmişte, enflasyon yüksekti, kamu maliyesi hep açık verirdi.
Devlet vergiyi peşinen toplamak zorundaydı. Çok şükür, Sizinle bu sıkıntıların
hepsi geride kaldı. Ama geçici vergi hala duruyor. Artık 90’ların bu kötü
mirasını kaldıralım ve sizin liderliğinizde tarihe gömelim.
Sayın Cumhurbaşkanım,
Dünyadaki teknolojik dönüşüm baş
döndürücü bir hızda. Zengin ülkelerin geçtiği yollardan yürüyerek zenginleşmek
artık mümkün değil. Devir, ihtiyaçları yeniden tanımlama, yenilik yapma devri.
Mazisi 10 yılı bile bulmayan genç şirketler, 100 yıllık dünya markalarının iş
modellerini yıkıp geçiyor. “Uber ve Tesla”, otomotiv endüstrisini, “Airbnb”,
konaklama sektörünü, “Alibaba ve Amazon”, toptan ve perakende ticareti,
“Facebook ve Twitter”, yazılı ve görsel medyayı dönüştürdü. Dönüşüm henüz yeni
başladı. Tüm bu dönüşüm için, biyo-teknoloji, nano-teknoloji, bilgi-iletişim
gibi, dördüncü sanayi devrimi araçlarını geliştirmek gerekecek. Dördüncü sanayi
devrimi, Türkiye’nin zenginleşmesi için bir fırsat. E-ticaret de, ihracat
menzilimizi artırabilmemiz için önemli bir avantaj. Yeni nesilleri, bu değişime
uygun yetiştirelim. KOBİ’lerimizde dijital dönüşümü sağlayalım. Türkiye
dünyanın en zengin ülkeleri arasındaki yerini alsın. Yine günümüzde,
sanayileşmenin itici gücü, kamu kesimi satın alma politikaları. Türkiye son
yıllarda bu alanda önemli mesafe aldı. Yerli üretime fiyat avantajı sizinle geldi.
Ama hala en büyük altyapı ve ulaşım projelerimizde, yabancı ürünler
kullanılıyor. Benzer durum, yerel idarelerde de söz konusu. Pek çok büyük
belediyede, ithal malı kullanma merakı var. Savunma sanayinde başarılı sonuçlar
elde ettiğimiz off-set uygulamalarını, diğer sektörlerde de yaygınlaştıralım.
Sayın Cumhurbaşkanım,
Hem küresel, hem de bölgesel
belirsizliklerin azalmayacağı, hatta artacağı bir dönem bizi bekliyor. Böyle
bir dönemde liderliğinizi gösterip, çok önemli bir dizi ziyaret gerçekleştirdiniz.
15 gün içinde Rusya, Hindistan, Çin, ABD liderleriyle birebir görüştünüz.
Türkiye’nin dünyada ağırlığının artması hepimizi gururlandırıyor. Genel
Kurulumuzdan hemen sonra da NATO zirvesinde Avrupa Birliği Liderleriyle bir
araya geleceksiniz. AB üyelik süreci, özellikle 2002 yılından beri, Türkiye’nin
ktisadi ve siyasi dönüşüm çabalarına ciddi katkı sağladı. AB üyeliği, Türkiye
için stratejik bir tercih. Ortak çıkarlar temelinde devam etmelidir. Ülkemize
karşı çifte standart uygulanmamalı, başka aday ülkelerle eşit muameleye tabi
tutulmalıyız. Haksız bir şekilde sürdürülen vize konusu da artık çözülmeli.
Suriyeli sığınmacılarla ilgili Türkiye’ye verilen taahhütler yerine
getirilmeli. Gümrük Birliğinin modernizasyonu müzakereleri başlatılmalı. Avrupa
Birliği bunun için gerekli karar sürecini tamamlamalı.
Kıymetli misafirler,
Zaman, daha güçlü Türkiye için,
dayanışma içinde olma ve geleceğe odaklanma zamanı. Türkiye’nin yarınını,
bugününden çok daha güzel yapma zamanı. Yeni hükümet sistemiyle güçlenen ve
hızlanan yönetimde, kararlar daha hızlı alınıp uygulanacak. Devletteki
çarkların hızlanması, bürokrasinin aşılması, özel sektöre olumlu yansıyacak.
Böylece ekonomide yeni bir büyüme modelini ve kalkınma hamlesini
hazırlayabileceğiz. Türkiye, son 15 senede müthiş bir ekonomik gelişme
gösterdi. Kişi başı geliri 3 bin dolardan 12 bin dolara çıkardık. Düşük
teknolojili üretimden, orta teknolojili üretime geçtik. Ancak dünyada iş yapma
biçimi, malları üretme biçimi, inanılmaz bir şekilde değişiyor. 3 bin dolardan
12 bin dolara çıkarken yaptıklarımızı yaparak, 25 bin dolara sıçrayabilmek
mümkün değil. Aynı malları, aynı firmalarla, aynı pazarlara satarak, ihracatta
bir üst lige çıkmak da mümkün değil. Artık yarına odaklanmalı, geleceğe birlikte
yürümeliyiz. Reform ateşini yeniden canlandırmalı, hep birlikte çalışarak yeni
büyüme hikâyemizi, tüm dünyaya göstermeliyiz. Birlik ve beraberlik içinde
istikrarı sürdürürsek, her sorunu aşarız. Unutmayın, ağacın dalına konan kuş,
dalın kırılmasından korkmaz. Çünkü dala değil, kanatlarına güvenir. Bu ülkenin
kanatları kimdir biliyor musunuz? İşte bu salonu dolduran girişimciler,
Türkiye’nin geleceği için alın teri dökenler, sizlersiniz.
Değerli dostlarım,
Milletlerarası Ticaret Odası’nın,
Avrupa Odalar Birliği’nin, İslam Odası’nın, Asya-Pasifik Odası’nın yönetiminde
yer alan biri olarak, şunu gönül rahatlığıyla söylüyorum. Bugün dünyada en çok
faaliyet gösteren, üyesine en çok hizmet veren, en gelişmiş ilk 3 Oda
sisteminden biri, Türk Oda Sistemidir. İşte bu nedenle, hem kurumsal yapımızla,
hem de üyelerimize verdiğimiz hizmetlerle, dünyada örnek alınır hale geldik.
Yani sizler, ilham kaynağısınız. Kat ettiğimiz mesafede sizlerin emeği çok
büyük. Sizlerle gurur duyuyorum. Ülkesi ve milleti için para pul almadan, gece
gündüz çalışan sizleri, içtenlikle alkışlıyorum. Kadın ve genç
girişimcilerimiz, kendi alanınızda, Avrupa’nın en büyük teşkilatlanmasını
gerçekleştirdiniz. Yeni girişimciler için rol model oldunuz. Sizlerin örnek ve
başarılı çalışmalarınızla ayrıca iftihar ediyorum. Sağ olun, var olun!
Sevgili Dostlarım,
Kendinizle ne kadar övünseniz azdır.
Odaları ve Borsaları, sadece şikayet eden değil, sorunu teşhis eden, inisiyatif
alan, çözüm üreten, aktif ve yapıcı kurumlar haline getirdiniz. Bu sayede Oda
ve Borsa Başkanlarım, şehirlerinin kanaat önderleri oldular. Gecesini gündüzünü
bu camianın gelişmesine, büyümesine adayan Oda-Borsa ve Sektör Meclisi
Başkanlarımı, Yönetimlerini, Meclislerini, Genel Sekreterlerini ve
çalışanlarını, yani bu salonda bulunan sizleri, yürekten kutluyorum. Hep
birlikte, büyük Türkiye için, yeni ufuklar için koşmaya devam edeceğiz. Her
zaman dediğim gibi, demokratik, laik, sosyal hukuk devleti yapımız,
geleceğimizin güvencesidir. Mustafa Kemal Atatürk’ün ve aziz şehitlerimizin
emaneti olan bu ülke, hepimizin omuzlarında yükselecek ve yeniden lider ülke
haline gelecek. Ben sizlere ve bu büyük camianın azmine inanıyorum. Allah
gönlümüzü zengin, emeğimizi ve kazancımızı bereketli kılsın. Milletimizin
birliğini, dirliğini ve kardeşliğini daim kılsın. Yolumuz, bahtımız her daim
açık olsun. Allah, yar ve yardımcımız olsun.”
-Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan
ise TOBB Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, "Her yerde yüksek faizden
şikayet var mı, var. Bunu dillendiren bir başbakan, bir cumhurbaşkanı olarak
hep gündemimde tuttum, hala da gündemimde. Gündemimde olmaya da devam edecek.
Çünkü faizi, hep söylüyorum, çok açık net söylüyorum, yüksek faizi ben bir
sömürü aracı olarak görüyorum. Burada kar amaçlı bir faiz mantığı yok, sömürü
aracı olarak bir faiz mantığı var." ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, TOBB'un
çatısı altında Türkiye'nin gelişmesi, kalkınması, büyümesi için gayret
gösteren, ter döken, emek veren herkese teşekkür etti. Erdoğan, Genel Kurulda
81 ilden seçimle göreve gelen oda ve borsa başkanlarından meclis üyelerine
kadar iş dünyasının seçkin temsilcilerinin yer aldığını bildirdi.
İş dünyasının aynı zamanda
bulundukları şehirlerin kanaat önderleri, sivil toplum temsilcileri olduğuna
işaret eden Erdoğan, "Temsil ettiği geniş iş, fikir ve dünya görüşü
yelpazesiyle bu salon, aslında Türkiye'nin yelpazesidir. İş dünyamızın
lokomotifliği, itici gücü, emeği ve desteği olmadan hedefimize ulaşmamız mümkün
değildir. Üreten, istihdam oluşturan, ihracat yapan, hep daha iyisine ulaşmak için
gayret gösteren sizlerin azmi, heyecanı, enerjisi bizim için en büyük güç
kaynağıdır." ifadesini kullandı.
Geçmiş dönemin muhasebesinin
yapılmasının yanı sıra geleceğe ilişkin beklentilerin tartışıldığı Genel
Kurulun, 2019 ve 2023 projeksiyonlarına da ciddi katkılar sağlayacağını
vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Esasen ülkemizde bizim kadar,
iş dünyasıyla hesap veren sanatkarlarımızla toplumumuzun her kesimiyle yakın
ilişki içinde olan bir başka siyasi hareketin olduğunu da sanmıyorum. Her sabah
ekmek teknesini besmele ile açıp, akşama kadar nafakasını çıkarmak için ter
döken, esnaf ve sanatkarımızın daima yanında yer aldık. Aynı şekilde ulusal ve
uluslararası düzeyde projelere imza atan büyük yatırımcılarımıza hep destek
olduk. Şehirlerimize yaptığımız ziyaretlerimizde bir fırsatını bulup mutlaka iş
dünyamızla bir araya gelmeye çalıştık."
-"Başbakan ve cumhurbaşkanı olarak hep gündemimde tuttum"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yurt dışı
seyahatlerinde de mümkün olan her yere iş adamlarıyla birlikte gittiğine,
onların meselelerinin takipçisi olduğuna dikkati çekerek, şu görüşlere yer
verdi:
"Mevzuat veya bürokrasi engeli
varsa bunu kaldırmak için birlikte çalıştık. Az önce Sayın Başkan'ın ifade
ettiği gibi 'mevzuat amcadan' hala kurtulmuş değiliz ama dediğim gibi özellikle
de bürokratik oligarşi, 14-15 yıldır kavgasını, savaşını verdiğim en önemli
konu. Fakat dünyanın neresine giderseniz gidin, ne yazık ki bu bürokratik
oligarşi her yerde sorun olmaya devam ediyor. Kredi imkanlarının
genişletilmesine ihtiyaç varsa, teşvik gerekiyorsa onun mücadelesini birlikte
verdik fakat oluşumların içerisinde dahi az önce yine burada şikayet edildiği
gibi, örneğin kredi faizleri noktasında bakıyorsunuz, her yerde yüksek faizden
şikayet var mı, var. Bunu dillendiren bir başbakan ve cumhurbaşkanı olarak hep
gündemimde tuttum. Hala da gündemimde, gündemimde olmaya da devam edecek.
Çünkü ben faizi ülkede, çok açık ve
net söylüyorum, yüksek faizi ben bir sömürü aracı olarak görüyorum. Burada kar
amaçlı bir faiz mantığı yok, sömürü aracı olarak bir faiz mantığı var. 'Ben
kredi faizini uygun şartlarda vereyim de ülkem de kazansın ben de kazanayım.'
anlayışı yok. Hatta bakıyorsunuz o karınca yazısıyla sözleşmeler var ya...
Tabii o krediye mahkum olan girişimci ne yapıyor, altına imza atıyor. İçinde ne
var ne yok, bundan haberi var mı? Yok. Geri çağırma olduğu zaman eli mahkum,
elinde ne var ne yok onu da vermek durumunda kalıyor. Bu anlayış tabii ki adil
bir anlayış değil ama bunun çözülmesi şart, Allah'ın izniyle bunu da çözeceğiz.
Takdir edersiniz ki her şey tabii bir anda olmuyor ama çözeceğiz.
Kararlılığımız var en azından."
- "İş dünyamızın temsilcileriyle sürekli istişarede
bulunuyoruz"
Tek terdi üretmek, kendisiyle
birlikte ülkesini geliştirmek, büyütmek, kalkındırmak olan herkesin yanında yer
almaya devam edeceklerini belirten Erdoğan, "Bunun da böyle bilinmesini
istiyorum. Ülkemizde çalışmak, üretmek, kazanmak isteyen hiç kimseye engel
olmadığımız gibi tam tersine her türlü desteği sağlıyoruz. Tüm bu çalışmalarda
iş dünyamızın temsilcileriyle sürekli istişarede bulunuyoruz. Şu bir gerçektir,
TOBB, asli görevlerine ne kadar odaklanırsa o kadar başarılı olmuştur."
dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ahilik
sisteminin günümüzdeki mümessilleri olan oda ve borsaların, kendi üyeleri
arasında tesis ettiği dayanışma güçlendikçe, bu kurumların itibarının da arttığına
değindi.
Erdoğan, şunları kaydetti:
"Tabii ahilik deyince ülkesine
ve milletine sahip çıkma, gerektiğinde bu uğurda her türlü fedakarlığı yapma
anlayışı da devreye giriyor. Son yıllarda yaşadığımız tüm sıkıntılarda,
özellikle 15 Temmuz'da ortaya koyduğunuz güçlü duruşla ahilik sıfatını hak
ettiğinizi ortaya koydunuz. Bunun için her birinize yine şahsım ve milletim
adına ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Zira o çağrıya anında cevap vermek suretiyle
meydanlara dökülen milletimin alnı öpülesidir. Bu milletin bir ferdi, bir
evladı olmaktan da iftihar ediyorum. Dünyada bu milletin eşi ve benzeri
yok."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan,
istihdam seferberliğiyle ilgili olarak ise, "7 Şubat'ta TOBB'da yaptığımız
davete iş dünyamız sağolsun, gayet başarılı, net bir cevap verdi ve rakam 1
milyon 170 bine ulaştı. Demek ki benim milletim, benim girişimcim, istediği
zaman bunu yapabiliyor. Bundan sonraki süreçte de bunu yapabileceğine
inanıyorum." dedi.
Ülkenin geleceğini planlarken
yaptıkları hizmetlerden güç aldıklarını ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:
"Sürekli ecdada atıfta
bulunmamızın, sizlerle sohbet ederken dahi söze ahilikle başlamamızın sebebi
budur. Geçmişini bilmeyen, gelecekte nereye yürüyeceğini de kestiremez. Bunun
için yakın, uzak tüm geçmişimizle irtibatımızı sıkı tutmalıyız. Biliyorsunuz Türkiye'nin
2023 hedeflerini 2011 seçimlerinin ardından ilan ettik. Bu doğrultuda adım adım
ilerliyoruz. 2053 ve 2071 vizyonlarımızı bizden sonraki nesillere emanet ettik.
Bu arada boş durmuyor, 2023 hedeflerimizi bir adım daha ileriye taşıyacak ve
2053'e hazırlık olacak mahiyette çalışmalar yürütüyoruz. Bu arada şunu
özellikle ifade edeceğim, inşallah yıl sonuna kadar bütün bakan arkadaşlara
'yol haritanızı 6 aylık hazırlayın getirin' diyeceğim ve bu 6 aylık yol
haritasıyla birlikte biz 2019'un hazırlıklarını yoğun bir şekilde yürüteceğiz.
Çünkü 2023 Türkiye'nin adeta bir dönüm noktası olacak. 100. yıl Türkiye'de
sıçramanın ispat edildiği bir dönüm noktası olacaktır. Bunun içinde
hazırlıklarımızı kararlılıkla yapmamız gerekiyor."
- "Amacımız Türkiye'yi küresel düzeyde bir güce kavuşturmaktır"
Erdoğan, Türkiye'nin net ticaret ve
cari fazla veren bir ülke haline gelmeden hedeflerine ulaşamayacağına işaret
ederek, şunları söyledi:
"Bunun için 2035 yılında üretim
gücümüzü küresel değer zincirinin üst seviyelerine çıkartmak mecburiyetindeyiz.
Endüstri 4.0 adıyla ifade edilen teknoloji yoğun üretim yapısına geçerken,
insanlarımızı yeni ihtiyaçları uygun alanlarda hizmet vermek üzere
hazırlamalıyız. Bu da geleceğin istihdam alanları için şimdiden hazırlık
yapmamızı gerektiriyor. Kadınlarımızın halen yüzde 33 düzeyine yaklaşan iş
gücüne katılma oranlarını yüzde 50'ye, toplam iş gücüne katılım oranını ise
yüzde 59'un üzerine yükselterek sosyal politikalarımızı da destekleyeceğiz. Tüm
bu çalışmalarla amacımız, Türkiye'yi bölgesel bir güç olmanın yanında küresel
düzeyde bilgiye dayalı dayalı bir güce kavuşturmaktır."
Geleceğin bilgi temelli ekonomi
üzerine kurulacağını belirten Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
"Bunun için dijital dönüşümü,
kurumsal kaliteyi, nitelikli iş gücünü yakalamış bir altyapıyı süratle tesis
etmeliyiz. Ekonomik atılımlarımızı yeni yatırım fırsatlarıyla birleştirerek,
bilişim, enerji, ulaştırma, lojistik ve ticaret alanlarında ülkemizi küresel
cazibe merkezi haline getirmeliyiz. İstanbul ve Ankara başta olmak üzere
şehirlerimizi yenilik ve verimlilik temelinde yeniden ele almalı, cesur dönüşüm
projelerini hayata geçirmeliyiz. Ben bugün TOBB'un bu genel kurulunda bir
teklifim var. Bunu her yerde yapıyorum. Çünkü buna doğrusu hasretim. Bu
milletin bir evladı olarak hasretim. Diyorum ki gelin şu yüzde 100 yerli üretim
olan otomobilimizi Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği camiası içerisinden
çıkartalım."